Hatırlayacaksınız, Kentsel Dönüşüm Yasası uygulanmaya başlayınca 8 bölgeye ayrılan İstanbul’da, “çantacı” denilen tipler türemişti!
Bu çantacıların işi gücü, kentsel dönüşümde rant getirecek semtleri dolaşmaktı.
Çantacı beyler örneğin 20 daireli bir apartmanı gözlerine kestiriyorlar, sonra da bir dairenin sahibini ikna edip, “bu yapıda afet riski vardır“ şeklinde bir rapor alıyorlardı.
Yasa uyarınca bir hanenin elindeki “Afet Riski Raporu”, diğer 19 daireyi de bağladığından, raporu kapan çantacılar doğruca inşaat firmalarının yolunu tutuyorlardı.
“Elimizde şöyle bir rapor var, buradan şu kadar rant sağlayabiliriz, ver parayı al raporu” diyorlardı!
İnşaatçı da parasını verip, raporu alınca, yıkım için hemen belediyeye başvuruyordu.
Diyelim ki belediye yıkmadı, o zaman valiliğe koşuyor, koskoca bina valilik emriyle 60 gün içinde çatır çatır yıkılıyordu!
Kat maliklerine de müteahhidin vereceği sefertası büyüklüğündeki daireleri kabul etmek kalıyordu.
Bir hesaba göre İstanbul’daki 3 milyon yapının yaklaşık 1.5
milyonu, işte bu çantacıların hedefindeydi.
Yani yıkımdan kurtuluş yoktu!
Ama rantsal götürüşüm çoktu!
* * *
Küçük ilaveler yaptığım bu satırları, özellikle İstanbul’un Koşuyolu semtinden gelen şikayetler üzerine, 6 Mart 2013 tarihinde, köşemde yayınladım.
Aynı gün, öğle saatlerinde Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar aradı.
Yazıma teşekkür ettikten sonra, kendisinin de en büyük kaygısının, kentsel dönüşümü “rantsal götürüşüme” çevirmek isteyen kötü niyetli kişiler olduğunu ama buna asla fırsat tanımayacaklarını söyledi.
Ben de Bakan’ın bu duyarlı davranışı karşısında sevindim ve bir nebze olsun rahatladım.
* * *
Ancak aradan geçen süre içinde bakanın verdiği söze rağmen Koşuyolu’ndan gelen şikayetler bitmediği gibi, daha da çoğaldı.
Hatta bazı müteahhitlerin yıkım kararı alınan bina sahiplerine “Biz Bakan’ın çocuğuyla ortak çalışıyoruz, bir an önce teklifimizi kabul edin” diyerek tehditte bulundukları bile iddia edildi.
Elimizde bu iddiaları doğrulayacak bir belge olmadığı için tabii ki yazamadık.
* * *
Sonra hiç beklenmedik bir gelişme oldu, 17-25 Aralık operasyonları yapıldı. Bakan’ın oğlu Abdullah Oğuz Bayraktar da “rantsal götürüşüm şüphelisi” olarak gözaltına alındı.
Ancak takipsizlik kararı verildiğinden, hakkında yasal işlem yapılmadı.
Bu arada Bakan Bayraktar’ın babadan kalma aile şirketinin, Koşuyolu semtinde en büyük rant getirecek arsayı 42 milyon liraya kapattığı ortaya çıktı. (Benimle konuştuktan sadece 7 ay sonra-U.D.)
Arsanın plan notlarında “Bu imar durumu ile ilgili olarak yalnız proje tanzim edilebilir. İnşaat yaptırılamaz” şerhinin bulunmasına rağmen, icra ve ipoteklerin hızla kaldırıldığı ve inşaatın başlayacağı yazıldı.
SÖZCÜ’nün haberinde lüks dairelerle AVM’nin yer alacağı 4 blokluk projede, konutların 300 bin ile 700 bin Euro arasında değişen fiyatlarla satılacağı bilgisi yer aldı.
Böylece dönemin Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın, verdiği rant avcılarını önleme sözünün gerçekle uzaktan yakından bir ilgisinin bulunmadığı anlaşıldı.
(Buraya kadar okuduklarınızı da 18 Temmuz 2014 tarihli köşemde yazdım.)
* * *
Sonra ne mi oldu?
Bakan Bayraktar’a piyango vurdu!
Piyangonun nasıl vurduğunu da dünkü SÖZCÜ’nün haberinden okuyalım:
“ Erdoğan Bayraktar ve ailesinin 2013’te İstanbul-Koşuyolu’nda 42 milyon liraya aldığı arsa, üzerindeki metruk bina için kentsel dönüşüme sokuldu. Aile inşaattan 114.4 milyon TL alacak.”
Yani 42 milyon koy, 114 milyon al!..
Bu muhteşem dönüşüme, şahane rantsal götürüşüme şapka çıkarılmaz da ne yapılır?..
Muhteşem dönüşüm şahane rantsal götürüşüm!..
Uğur Dündar
Yayınlanma: