Neşe Erberk, Boğaziçi Üniversitesi İşletme Bölümü’nü bitirdi. 1982 yılında düzenlenen mankenlik yarışmasında “Bayan Vizyon”, 1983’te Türkiye ve Avrupa Güzeli seçildi. Popüler bir kimliği ve iyi para kazanacak bir işi olmasına rağmen kendisini çocuklara adadı. “Hayalim de buydu. Hep çocuklarla ilgili bir iş yapmak istedim” diyen Erberk, kendi deyimiyle “Herkesi şaşırttı”... İlk anaokulunu 2002’de açtı. Ardından ilkokul ve ortaokul geldi. İstanbul’da tek şubeyle eğitim camiasına giren Neşe Erberk, şimdi birçok ildeki okullarla hizmet veriyor. Erberk ile eğitim sistemde yaşanan değişiklikleri ve sorunları konuştuk. İşte anlattıkları...

FARKLI BİR SİSTEM KURDUM

- Neden ve nasıl bir anaokulu? İlk anaokulunu ne zaman açtınız?
Anaokulu açmaya karar verdiğimde “Bu klasik bir okul olmamalı” dedim. 2002’de Levent’te ilk anaokulunu açtım. Yetenek geliştirme kavramı üzerine çalıştım. Ve farklı bir sistem kurdum. Rotasyon sistemi. Yani çocuk bütün bir gününü bir sınıfta geçirmiyor. Genelde ana sınıfları öyledir. 3 yaş sınıfıdır. 3 yaşının tamamı bütün gününü o sınıfta geçirir. Ama bizde sanat, hareket, koordinasyon, bale, dans, ana dili, fen, doğa, İngilizce gibi farklı kavram sınıfları vardır. Çocuklar 30 dakikada bir bu kavram sınıflarında rotasyon yaparak, daha, materyalce zengin bir sınıfta çalışma yaparlar. Gittikçe artan bir dikkat eksikliği var.

EĞİTİMSİZLİK ZARAR VERİR

- Peki nedir bu dikkat eksiklikleri ve çocukların bundan kurtulması için neler yapılabilir?
Çocuklarda inanılmaz bir dikkat eksikliği var. Farkında mısınız bilmiyorum. O kadar çok şey var ki çocukların çevrelerinde dikkatlerini dağıtacak. İstiyorum ki küçük yaşlarda kişi hangi konuyla ilgili, hangi konuda yeteneğe sahip ortaya çıkaralım... Daha anaokulundan başlatalım bunu... Eğitimsizlik sonucu devlete verilen zarar daha büyük. Eğitimsiz bir halka sahip olan devletin yaptığı yatırımlar da boşa gidebiliyor. Yanlış kullanımdan dolayı zarara uğrayabiliyor. Halbuki eğiterek toplumu belirli bir refah seviyesine getirdiğinde devlet de rahat edecek.

BUNUN ACISINI YAŞIYORUZ

- Eğitim sistemini takip edebiliyor musunuz? Sürekli değişiklikler oluyor. Nasıl buluyorsunuz sistemi?
4 ayda bir yönetmenlik değişiyor eğitim sistemindede. Yakından takip ediyoruz, araştırıyoruz. Biz her yeni anaokulu açtığımızda yeni yönetmeliği öğrenmek zorunda kalıyoruz ve her seferinde, “Aman Tanrım, yine mi değişti” diyoruz. Yeni yönetmenliğe uyarlayarak, okulumuzu hazırlıyoruz. Bunun şokunu, acısını yaşıyoruz. Fakat en kötü tarafı yap-boza dönmesi. “Hadi bu sene bunu deneyelim eğitimde”, “Hadi o olmadı, bunu yapalım.” Bu en kötü tarafı. Öğretmen buna nasıl adapte olacak? Peki çocuklar, aileler...

Bence devlet eğitimden elini çekmeli. Eğitim tamamen özel sektörde olmalı. Devlet denetlemeli, özel sektör yapmalı. Özel sektör öğretmeni eğitebilir, özel sektör öğretmeni besleyebilir, özel sektör rekabetten dolayı daha iyi olmak için savaşır. Özel okullarda bir sırada 3-4 öğrencinin oturacağı sınıfların olması mümkün değil. Devlet teşvik ve destek vermeli. Şu anda yaptığı gibi. Tabii bunun için zaman gerekir. Önemli olan karar alınması.

MUTLU ÇOCUK, MUTLU AİLE...

- Özerk değil de tamamen özelleştirme çok iddialı değil mi?
İşte o zaman eğitimde başarı sağlanır. Bir çocuğun neyi sevdiğini anlaması için ona kapıların açılması lazım. Birçok fırsatı denemesi lazım ki, en çok hangisini istediğini anlasın. Sınırlar içerisinde özgürlük. Sadece akademik başarı onun başarılı ve mutlu olmasına yetmez. Diğer yetilerinin de olması lazım. Arzu ediyorum ki, Türkiye’deki eğitim böyle olmalı. Çocukların yaşam becerileri ve yetenekleri de ortaya çıkarılmalı. Çocuk mutlu olursa aile, aile mutlu olursa çocuk mutlu oluyor.

Terör, çocukları depresyona sokuyor


- Çocukların yaşantılarını ülkede yaşanan olaylar nasıl etkiliyor?
Son dönemlerde hepimizde çevredeki olaylardan dolayı mutsuzluk, depresyon, stres var. Ailelerin bunu çocuklarına anlatmaları konusunda çok dikkatli olmalarını istiyorum.

02murataydinla20cm

Bizim psikologlarımız var. Anne babalara, seminerlerle bu terör olaylarını çocukların yaşına göre nasıl anlatmaları gerektiği konusunda eğitim veriyoruz. Bizim mutsuzluğumuz ve stresimizi çocuklar yaşamak zorunda değil. Çocuk, televizyonda patlama haberini, ölen insanları ya da yaralıların kanlarını görmemeli. O anda odaya girdiğinde televizyon kapatılmalı. Çocuğun gizlice bunu seyrettiği görüldüğünde çocuğu şu bilgi verilmeli. “Bunlar sadece fotoğraf, sadece görüntü. Sen merak etme, biz seni çok seviyoruz, seni güvende tutuyoruz.” Çocuğun en önemli sorunu güvenmektir.

- Yaşadığımız ortamda haber kanalları, terör, cinayet, taciz gibi rahatsız edici haberlerle dolu...
Biz de bunu ailelere sürekli hatırlatıyoruz. Anne baba farkına varmadan bir bakıyor çocuk onu izlemiş ve endişe duymuş. Çocukta uyku sorunları, içine kapanıklık, yemek yememe sorunları olabiliyor. Bunlar çok şiddetli olduğunda hemen bir psikologa gitmek gerekir.

- Çocukları geleceğe hazırlarken en önemli sıkıntılardan biri de sınav sistemi. Bu konuda bir öneriniz var mı?
TEOG sınavlarıyla çocuklar için lise at yarışları başlıyor, lise sondaki üniversite giriş sınavlarıyla da üniversite koşuşturması başlıyor. Halbuki bunlardan çok daha önemli olan okul öncesi eğitim. Çünkü o zaman çocuk ne istediğini bilerek yetişecek.