Burada “sorular” cevaplardan daha önemlidir...

*

Sorun:
Saldırıyı IŞİD üstlense bile; hangi ülkede kanlı terörüne önceden hedef gösterilmiş, sonrasında da “oh” çekilmiştir?..

*

Sorun:
Yılbaşı saldırısı ülkeye mi, yoksa belli bir yaşam biçimine midir?..

*

Sorun:
O gece aileler çocuklarını dışarı göndermek istemediler... Toplumun büyük çoğunluğu eve kapandı...
Bu duygu nedendi?..

*

Sorun:
Yılbaşı kutlamaları, iktidarın sesi basın tarafından “kafirlik”, bizzat devletin Diyanet İşleri tarafından da “Gayri meşru” ilan edilmişse, Reina baskını sadece “terör” eylemi midir?..

*

Sorun:
Böyle bir katliamı “İyi oldu”, “Müstahak”, “Gitmeselerdi” diye karşılayan bir çoğunluk, nasıl ortaya çıktı bu ülkede?..

*

Sorun:
Gazeteciler-yazarlar, terörü desteklemek iddiasıyla hapisteler...
Kanlı baskın öncesi “Yılbaşı kutlamalarının kafir işi, gayrimeşru ve dinen suç” olduğunu söyleyip “azmettirenlerden” bir tekinin kılına dokunulmaması rastlantı mıdır?...

*

Sorun:
Bu din tüccarları; tüm insanların barışını, kardeşliğini, insanın insana sevgisini, bireyin bireye saygısını mı istiyorlar bizden...
Yoksa kendileri gibi olmayanların yok edilmesini mi?..

*

Sorun:
Müslümanlık böyle bir din midir?..
Hz. Muhammed’in insanlığa ışık tutmak için inen dini, bu dinci siyasetçilerin elinde zenginleşmekte midir, tükenmekte midir?..

*

Mesele; kim yaptı, nasıl yaptı, niye yakalanmadı detaylarının ötesinde, bu baskın, yok edilmek istenen bir laik ülkenin hazin sonunu anlatır bize...

*

Sorun:
Biz nasıl bu hale geldik?..

*

Sorun:
Bizler ne yapacağız?..
Mezbahaya götürülen Nazım’ın koyun sürüsü gibi, çobanın sopasını gördükçe panik içinde sağa-sola koşup, boynumuzu vermek için sıramızı mı bekleyeceğiz?..
Aklı, bilimi, çağdaşlığı öngören laik cumhuriyetimizi ve çocuklarımızı savunacak mıyız?..
Sorun, sorun, sorun...