Önceleri söylemediklerini bırakmadıkları RTE’a ve AKP’ne şimdi tapınırcasına yaklaşanların dönekliklerini izledikçe insan, çıkarın getirdiği düşüklükler karşısında tiksinti duyuyor. Dünyada hiçbir şey insanlıktan üstün, değerli ve önemli olamaz. Kişiliğini kimi konumlara, katlara, unvanlara ve olanaklara kıydırmak, bir kimsenin düşeceği en kötü durumdur. Herkes kendi tarihini yazar. Bugün çıkar için, ün için, gösteri için, kimi aşağılık duygularını doyurmak için karakter değiştirenlerin yarın yalnız kendileri değil, çocukları da utanç duyacaklardır.
İçinde bulunduğumuz süreçte iktidarcıların ve uydularının konuşma ve yazılarındaki çirkinlikler giderek kimi bozuklukların yansıması biçiminde izleniyor. Devlet kurucularımıza, büyüklerimize, kendileri gibi düşünüp davranmayanlara, kendilerini bugünkü yerlere getirme olanaklarını hazırlayanlara karşı saygıyla bağdaşmayan yaklaşımları, toplumsal yanımıza zarar veren düzey çizgilerini ortaya koymaktadır. Medyanın yansıttığı duruma, sözde yazar ve sözcülere bakmak yeter.

SÖZDE SAVUNMALARDAN

Rejim değişikliğini içeren Anayasa değişikliğini “Sistem değişikliği” olarak savunan bilgi yoksunlukları ve dayatma amaçlı çabaları sürüyor. Türkiye’nin gereksinimi olarak gösteriyorlar. İktidar onbeş yıldır kendilerinde. İstedikleri her şeyi yaptılar, yapıyorlar. Artık, yapamayacaklarını yapmak için bu yola giriyorlar. Hangi konuda neye gereksinim duyduklarını, hangi zorunluluğu yaşadıklarını anlatmıyor, anlatamıyorlar. Varsa yoksa “İki başlılık” yakınması.
Yasama, yürütme iktidarın elinde. Yargı, etkisinde. İşlerine gelmeyen konularda mahkemeyi saymadıklarını, kararını tanımadıklarını söyleyebiliyorlar. Cumhurbaşkanı ile Başbakan aynı partiden. Hangi konuda ayrıldılar, birbirlerine ters düştüler de iki başlılıktan yakınıyorlar? İkisinin görev ve yetki alanı belirlenmiş. Cumhurbaşkanını bir yana koyarsanız, Başbakan Cumhurbaşkanının hangi işine karışmış, karışabilme cür’etini göstermiş, belli değil. Durduk yere iki başlılık yanında bir de “Zıtlaşma” denerek Meclis’i de işin içine katarlarsa üç başlılık olur. Açıkçası, “iki başlılık” savı ve yakınması tümüyle boşlukta kalıyor. Kaldıki, demokrasi çoğulcu bir düzendir. Görüşme, danışma, tartışma doğaldır.

ACABA?

Bay RTE olmasa ya da istemese, AKP’lilerle destekçileri MHP üst kadrosu bu Anayasa değişikliğini ister miydi? O vazgeçse yine istemezler. Yetişme ve eğitim donanımındaki eksikliklerden kaynaklanan siyasal doyumsuzluk yalnız sahibini değil çevresini ve ülkeyi de tehlikelere sürüklemiş, acılar çektirmiştir. Tarih bunun örnekleriyle doludur. Durmasını bilmeyen devlet yöneticileri, yenilgilerinin hesabını çok ağır ödemek durumuna düşmüşlerdir.
Anayasa değişikliğinin cumhurbaşkanı tarafından onanmasındaki gecikme tartışmalara neden olmuştur. Meclis’te tutulmasının halkoylaması gününü belirlemek için yapıldığı söylenmiştir. Bu arada Adalet Bakanı’nın CHP’ni terör örgütü birlikteliğiyle suçlaması partizanlığın ne kadar zararlı olduğunu göstermiştir. Bakanın bağışlanamaz sözlerini makamıyla bağdaştırmak olanaksızdır. RTE’ın yansızlığa aykırı Mersin konuşmasından sonra 7 Şubat’ta Odalar Birliği’nde yaptığı konuşması da andına aykırı idi. Halkoylamasında “Hayır” oyu verecekleri suçlamak ölçüsüzlüğüyle yanıltıcı sözlerinin alkışlanması hiç yakışık almamıştır.
Ulusal Parti Genel Başkanı Gökçe Fırat ÇULHAOĞLU’nun onlarca yayınına, yüzlerce yazısına karşın Fetöcülükle suçlanıp tutuklanmasının ardından cezalandırılması için dâva açıldığı söyleniyor. AKP’de tutulan, saklanan ve korunan Fetöcülere dokunulmazken kendilerine karşı olanların değişik suçlamalarla cezalandırma ve yıldırma yöntemi hukukla bağdaşmaz. Suçlama gerekçesi bilinmemekle birlikte alışılmış savcı kanaati olmamalı, kanıt olmalı ki adalet duygusu ve güveni sarsılmasın.

BU ARADA BİR IŞIK

Oyuncu Pınar AYHAN’ın Ankara’da tek başına sahneyi doldurarak müzisyen arkadaşlarının katkısıyla başarıyla sergilediği “Orada Duruverseydi Zaman” adlı, iki perdelik oyun her yönüyle ilgiyle karşılanıp yoğun alkış aldı. Atatürk’ü, İnönü’yü, lâik cumhuriyeti tarihsel olaylarla sarmalayıp vurgulayarak değerlerini yineledi. Mutluluk duyularak kutlandı.