ANALİZ

Takipsizliği geç, bu paralar nedir?


Önce haberin flaşını sunayım; “Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun açıkladığı Man Adası belgeleriyle ilgili başlattığı soruşturmayı tamamlayarak, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın oğlu, dünürü ve eniştesinin arasında bulunduğu 5 şüpheli hakkında takipsizlik kararı verdi.” Haber bu. Yandaş medya bunu “CHP’ye şok” başlıklarıyla duyurdu. Onlara göre CHP yine duvara toslamıştı. Man Adası belgeleri olarak ortaya atılan olayda yasa dışı bir şey yoktu. Her şey kurallara göre yapılmıştı. Hele “kara para aklama” gibi bir şey asla yoktu. Tabii mahkeme kararı böyle olunca sorun da bitmiş sayılıyordu. Oysa aile için sorun asıl şimdi başlıyor. Çünkü CHP belki farkında değil ama yargı tarafından kapatılan bir soruşturmaya neden olarak ilk kez Erdoğan ailesinin para trafiğini de ortaya çıkarmış oldu. Ailenin en büyüğü Tayyip Erdoğan belediye başkanı olarak siyasette bir koltuk elde edinceye kadar son derece “mütevazı” hatta “dar gelirli” biçimde yaşam süren Erdoğan ailesinin fertlerinin nasıl milyon dolarlık paraların sahibi oldukları çok ilginç bir soru işareti olarak duruyor artık karşımızda. Gerçi aile fertlerinin uzun süredir milyonlarca dolarla oynadıkları konusunda şüpheler vardı, buna karşı görünen gayrımenkuller dışında bir para hareketi hiç kayda geçirilmemişti. Erdoğan’ın öfkesiyle yargıya talimat vermesi aslında kimsenin ulaşamadığı para trafiğinin çok küçük bir bölümünü aydınlığa çıkarmış oldu. CHP’nin başarısı budur ve artık “Man adası belgeleri” adı altında yanlış belgeleri ortaya saçmak yerine bizzat mahkemelerin tüm kamuoyuna sunduğu hesap hareketlerini sorgulamak zorundadır. CHP sözcüleri bıkmadan usanmadan bu para trafiğini oluşturan servetlerin nasıl kazanıldığını daha önce hiçbir servetleri olmayan insanların hangi kaynakları kullanarak milyonlarca dolarlık paraya sahip olabildiklerini sorgulamalıdır. Aile fertleri “Dışarıda bir şirket sattık” diyorlar ve yandaşlar bunu yeterli görüyorlar ama hangi müthiş zeka ve beceri ile yurtdışında 15 milyon dolara satılacak bir şirket kurulmuş ve satış aşamasına kadar getirilmiştir, bunlar açıklanmaya muhtaç bilgilerdir. Mahkeme Erdoğan ailesinin fertlerinin herhangi bir suça karışmamış olduklarını saptarken yapılan bütün para havalelerinin de doğru olduğunu açıkladı. Bu da Erdoğan ailesini “bu paraların nasıl kazanıldığını açıklama” zorunluluğuna götürmektedir. Aileden hiç kimse “Hesap vermek zorunda değiliz, herkes nasıl kazanıyorsa biz de öyle kazanıyoruz” deme hakkı yoktur. Ülkeyi yönetenler bunu söyleyemez.

BUNU YAZMAK GEREK

İşte resmen açıklanan para trafiği


Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın “takipsizlik” kararında Erdoğan ailesinin fertlerinin Man Adası’ndaki Bellway şirketine para göndermedikleri, bu şirketin Halk Bankası Galata Ticari Şubesi’nden 15 milyon doların bu kişilerin hesaplarına gönderildiği belirtildi. Savcılık 15 milyon doların kaynağının hangi ticari işlem sonucu kazanıldığını belirtmedi ama kararda nedense “kara para yoktur” ifadesine yer verildi. Savcılık soruşturma kapsamında MASAK ve Halk Bankası’na yazı yazarak Bellway şirketine para gönderilip gönderilmediğinin tespitini istedi.  MASAK ve Halk Bankası’nın verdiği yanıta göre, Bellway şirketinin Halk Bankası Galata Ticari Şubesi’nde bulunan hesabından adı geçenlerin hesaplarına şu paralar gönderilmiş:

-15 Aralık 2011 tarihinde Ziya İlgen’in Albaraka Türk hesabına 2 milyon 500 bin USD.
-15 Aralık 2011 tarihinde Mustafa Erdoğan’ın Albaraka Türk hesabına 2 milyon 500 bin USD.
-26 Aralık 2011 tarihinde Ziya İlgen’in Albaraka Türk hesabına 1 milyon 250 bin USD.
-26 Aralık 2011 tarihinde Mustafa Erdoğan’ın Albaraka Türk hesabına 1 milyon 250 bin USD.
-27 Aralık 2011 tarihinde Osman Ketenci’nin Albaraka Türk hesabına 1 milyon 250 bin USD.
-27 Aralık 2011 tarihinde Mustafa Gündoğan’ın Vakıflar Bankası hesabına 1 milyon 250 bin USD.
-28 Aralık 2011 tarihinde Mustafa Gündoğan’ın Vakıflar Bankası hesabına 250 bin USD.
-28 Aralık 2011 tarihinde Osman Ketenci’nin Akbank hesabına 1 milyon USD.
-29 Aralık 2011 tarihinde Burak Erdoğan’ın Garanti Bankası hesabına 1 milyon 450 bin USD.
-4 Ocak 2012 tarihinde Burak Erdoğan’ın Garanti Bankası hesabına 2 milyon 300 bin USD.
Sonuç olarak “yalan” denilen belgeler doğru çıktı. Şimdi soru şu; Bu paralar nasıl kazanıldı?

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

Soyağacı o kadar parlak bir fikir değil


Yeni bir e-Devlet uygulaması başlatıldı. Gerçi başlatılmasıyla beraber bir süreliğine askıya alındı orası da başka tabii. Ancak belli ki bir süre sonra işlerlik kazanacaktır. Yeni uygulama “soy ağacı” adını taşıyor. e-Devlet şifresiyle siteye giriyorsunuz. “Soyağacı” bölümünden birkaç göbek geriye giderek “kim olduğunuzu” öğreniyorsunuz. Aslına bakarsanız gerçek anlamda soy ağacı çıkarılmış kaç aile vardır Türkiye’de, fazla olduğunu tahmin etmiyorum. Çünkü bu eğer aile içinde ciddi bir kayıt tutulmamışsa zor ulaşılacak bilgi. Devlet nüfus müdürlükleri aracılığı ile her kişi hakkında ulaşılabilen kayıtları hizmete sunmuş. Öyle sanıyorum ki herkes gerçeği tam olarak öğrenemeyebilir. Kayıtları “şansa” düzgün olan, muhtemelen büyük kentlerde yaşayanlar daha geriye giden bilgilere ulaşacaktır. Ancak burada bir sorun çıkabilir. Örneğin “Rizeliyiz” diye hava atan biri “Girit’ten gelme” olduğu gerçeğiyle yüz yüze kalabilir. Aşırı milliyetçi söylemlerle herkesi sindirmeye kalkanların Türk olmadığı, Kürt düşmanlarının Kürt çıkabileceği gibi sürprizler yaşanabilir. Dini istismar eden birinin kökeninin aslında Ermeni bir Hrıstiyan olduğunu öğrenmesiyle yaşayacağı travmayı düşünebiliyor musunuz? Bu nedenle “soy” konusunda kendini “hassas” gösterenlerin “soyunu sopunu öğrenmek için” e-Devlet’i kullanmadan önce bir süre düşünmelerinde yarar var.

MERAK ETTİĞİM ŞEYLER

Afrin için sanki hiç istihbarat yapılmamış gibi


Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Afrin’e yönelik yaptığı “terör operasyonu” sürüyor. Ancak ne yazık hemen her gün cepheden şehit haberleri alıyoruz. Önceki gün çok acı geçti. Bir helikopterimiz düşürüldü 12 canımızı daha cennete uğurladık. Bu kayıplar neden oluyor? Çünkü sınırımızla Afrin arasındaki dağlık bölgede konuşlanan PKK’lı teröristlerin kurduğu tuzaklar var. Ordumuz ilerledikçe ortaya çok ilginç görüntüler çıkıyor. İlk dikkat çeken olgu, kilometrelerce uzunluğunda, içinde her tür olanağın bulunduğu beton tüneller oldu. Bu tüneller ne zaman yapıldı? Kim tarafından yapıldı? Buralarda tonlarca hazır beton kullanıldığı anlaşılıyor. Bunları yapmak için onlarca belki yüzlerce kamyon ve iş makinesi kullanılmış olmalı. Yine bunları yapmak için binlerce metrekare kalıp kerestesi kullanılması gerek. Peki bunların yapımını kim destekledi? Bunların yapımında kullanılan hazır betonu kim, kimler verdi? Bu tüneller ne kadar zamanda yapıldı?  Suriye’nin özellikle kuzeyinde yaşayan Kürt Suriyelilerin doğru dürüst kimlikleri, Suriye vatandaşlığı dahi yok. Bölgedeki Kürt nüfus yoksulluk içinde yaşıyorken, bu tünelleri yapabilecek maddi olanak nasıl sağlandı? Ama bunlardan da önemlisi hemen burnumuzun dibindeki bölgede bunlar yaşanırken hiç mi istihbarat alınamadı? Teröristlerin kazdığı beton tünellerden, tanklara direnebilen koruganlardan hiç mi haberimiz olmadı? Operasyonun başında “El Bab’da şehit düşen 72 askerimizin anısına 72 uçak birden kaldırdık” deniyordu. Bu uçakların hedeflerini vurduğu açıklanıyordu. Bu tüneller neden önceden yok edilemedi?

Bİ SORALIM BAKALIM

AKP tabanı Papa olayını içine sindiriyor demek ki?


Bilgiyi Yeniçağ yazarı Ahmet Takan’ın köşe yazısından öğrendim ben de pek çok kişi gibi. Ankara kulisleri ile çok dikkat çeken deneyimli gazeteci Ahmet Takan geçen hafta yazdığı yazıda Vatikan’a giden Erdoğan için Papalık’a çok ciddi bir bağış yapıldığını yazdı. Takan’ın verdiği bilgiye göre Vatikan Papa ile görüşmek isteyen devlet veya hükümet başkanlarından mutlaka bağış alırmış ve bu bağış da 5 milyon doların altında olmazmış. Takan “teyid edemeyeceği için” Erdoğan için verilen bağışın “dudak uçuklatan” miktarını yazamayacağını da belirtmişti. Vatikan’ın görüşme için bağış aldığı bilgisini başka kaynaklardan da doğrulatmak için arama yaptım. Ancak bu bilgiye hiçbir yerde rastlayamadım. Bunun üzerine Vatikan’ın resmi sitesine baktık. Orada da bu bilgi yoktu. Bunun üzerine bir tanıdığımın İtalyan konsolosluğundaki arkadaşını aradık. “Resmen böyle bir para ödenmez ama” dedi ve ekledi “Vatikan’ı ziyaret edecek her kişiden bu devlet başkanı hatta kral bile olabilir, Vatikan’ın ilişkili olduğu bazı vakıf ve derneklere bağış yapılması ve bunun belgesini getirmesi istenir. Bu bağışı yapmayanlar görüşmeye de giremezler. Devletler bunu bilirler, yani bu bilinip konuşulmayan bir gerçektir.” İtalyan konsolosluğundaki görevli bağış miktarları ile ilgili bilgisi olmadığını söyledi. Sonuçta AKP tabanını oluşturan ve dini hassasiyetinin yüksek olduğu söylenen kitleleri rahatsız eden iki gelişme yaşanmış oldu. Birincisi Erdoğan her fırsatta kötülediği Papalık’ın ayağına gitmiş oldu. İkincisi bunu yapmak için bir de üstüne para ödedi. Buna sosyal medyada dolaşan “Papa Eroğan’ı takdis etmiş” söylentisini de eklerseniz AKP tabanının moralinin bayağı bozulmuş olması gerek gibi geliyor bana. Gerçi bu taban hiçbir şeye aldırmıyor o da başka.