Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), 2 yılı aşkın bir süredir tutuklu bulunan HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın serbest bırakılması gerektiği yönünde karar verdi. Yüksek mahkeme, kararını tutukluluğun hukuksal değil siyasal nedenlere dayandığı gerekçesiyle açıkladı. Demirtaş’ın, seçilmiş bir siyasetçi ve cumhurbaşkanı adayı kimlikleriyle 16 Nisan 2017 Anayasa referandumu ve 24 Haziran cumhurbaşkanı seçim kampanyaları döneminde tutuklu kalması “çoğulculuğu ve özgür siyasi tartışma ortamının boğulması” olarak nitelendi.

AİHM’in hak ihlali tespiti yapan 70 sayfa üzerindeki gerekçeli kararının, mahkemece, internet sitesinde aynı gün yayımlandığını not düşelim. Bu işlem, taraflara hemen öğrenme ve bilgilenme olanağı sağlayarak, eski dönemlerde söylenen “Hele bir gerekçeli karar elimize ulaşsın öyle geniş değerlendirme yapalım” ifadesinin geçerliliğini zayıflatıyor.

İLGİNÇ RASTLANTI

İçeriği bilinmemekle birlikte AİHM kararının dün (20 Kasım) açıklanacağı, takvim gereği önceden belliydi. Ne var ki bu kararın; Türkiye’de hem Adalet Bakanlığı bütçesinin TBMM Plan Bütçe Komisyonu görüşmeleri hem de partili Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın başkanlık edeceği AKP grup toplantısı gününe rastlaması dikkat çekici bir rastlantı oldu.

Bundan daha çarpıcı unsur ise Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’ün gazetecilere yaptığı değerlendirmenin, çok kısa bir süre sonra hükümsüz kaldığına bizlerle birlikte kendisinin de tanıklık etmesi oldu.

Aslında Bakan Gül, (karar internette yayımlansa dahi) deneyimli her Türk gazetecisinin kritik tüm kararlarda olduğu ve yakın tarihte onlarca benzerini işittiği üzere kurtarıcı nitelikteki klişe bir yanıt vermişti:

“Kararı görelim, Kararı verecek olan yargılamayı yapan yargı mercii. Bizim bir şey söylememiz doğru değil.”

Bakan Gül’ün bu değerlendirmede hiç de klişe olmayan cümlesi ise sonra gelecekti. Mikrofonu uzatan meslektaşımızın anımsatması üzerine onu doğrular biçimde araya girerek, “AİHM kararları iç hukukun bir parçası. Bunu da Ak Parti getirdi reformcu bir pratik olarak. Ama bu karar ne getiriyor; takdir mahkemenin” dedi.

Fakat Cumhurbaşkanı Erdoğan, Bakan’ın bu nispeten ılımlı, nispeten durumu idare etmeye yönelik ifadelerini tamamen boşa düşürecek kadar keskin ve net biçimde hükmünü verdi:

“AİHM kararı bizi bağlamaz. Bizim yapacağımız hamleler vardır. Biz karşı hamlelerimizi yapar, işi bitiririz.” 

Deneyimli meslektaş ve hukukçular yargı adına konuşan Cumhurbaşkanı’nın kastettiği “hamlelerin” ne olabileceği konusunda, “hakkında soruşturma olan diğer dosyalar üzerinden tutuklama kararı verilmesi” tahmininde bulunuyor.

UTANDIRAN REKOR YANLIŞ KANAAT

Dünya Hukuk Üstünlüğü Endeksi’ndeki sırası sürekli gerileyen Türkiye AİHM başvurularında, hakkında en fazla sayıda hak ihlali karar verilen ülkelerin başında yer alıyor. Yakın zamana dek hak ihlalleri dolayısıyla ödenen tazminat bakımından Rusya ile yarışan Türkiye artık birinciliği paylaşmıyor. Bu vesileyle kamuoyunda yaygın bir yanlış kanaate işaret etmenin sırasıdır:

AİHM, AB’nin yani Avrupa Birliği’nin değil, Avrupa Konseyi’nin bir organı. Türkiye Cumhuriyeti devleti de Avrupa Konseyi’nin üyeleri arasında yer alıyor. Türkiye’nin Avrupa Konseyi üyeliği, AİHM’in ihlal kararlarında dayandığı Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin tarafı olduğu anlamına gelir.

Bu da “AİHM kararları Türkiye’yi bağlar” demek.

Eğer AİHM kararları Türkiye’yi bağlamasaydı, her yıl Adalet Bakanlığı bütçesinde AHİM’in Türkiye’e hak ihlalleri dolayısıyla verdiği tazminat yaptırımları için yüz binlerce Euro’luk ödenek ayrılmazdı.

Dolayısıyla önce demokrasi ve hukuk devleti, sonra da Türkiye’nin konumu ve saygınlığı açısından doğru olan, Erdoğan’ın “Bizi bağlamaz” sözü değil, Adalet Bakanı Gül’ün “AİHM kararları iç hukukun bir parçasıdır” sözüdür.

“Eğer böyle değilse,  Türkiye Cumhuriyeti’nin yurttaşları ve vergi yükümlüleri olarak milyonlarca liralık bu tazminatları bugüne kadar biz neden ödedik ve ödemeyi sürdürüyoruz?” sorusu kadar şu soru da yanıt bekliyor:

AİHM’in Demirtaş kararı Türkiye’yi bağlamayacaksa, Türkiye kurucusu olduğu Avrupa Konseyi’nde kalmayı sürdürecek mi?