Ege Üniversitesi Aile Planlaması, İnfertilite Araştırma ve Uygulama Merkezi Koordinatörü, Kadın Hastalıkları ve Doğum Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erol Tavmergen, dünyada anne ve baba olma yaşının giderek yükseldiğinin altını çizerek önemli uyarılar yaptı. Tavmergen, artan baba yaşının doğurganlığı etkilemesinin yanında doğan bebeklerde ortaya çıkabilecek olumsuz sonuçlarına da değindi:

Gelişmiş dünyada hem anne hem de baba yaşları giderek artma eğilimindedir. 1974’de doğum sırasında annelerin ortalama yaşı 26 iken 2002'de 29’a çıkmış, 1980'de babaların yaş ortalaması 29 iken 2002'de 32'ye yükselmiştir. Ortalama ebeveyn yaşındaki bu artış, çoğunlukla çiftlerin kariyer veya finansal nedenlerle evlenmeyi geciktirmesinden kaynaklanmaktadır. Kadınlar için “biyolojik saat” kavramı (annenin yaşının artan doğurganlığı azaltma üzerindeki etkisi) iyi bilinir ve birçok kadın için bir kaygı kaynağıdır. Oysa artan baba yaşının doğurganlık ve diğer olumsuz üreme sonuçları neredeyse gündeme gelmemektedir.

Baba yaşının Klinefelter sendromu ve akondroplazi veya cücelik gibi nispeten nadir görülen genetik rahatsızlıklarda bir faktör olarak uzun zamandan beri kabul görmüştür. Ancak son yıllarda yapılan araştırmalar otizm ve şizofreni gibi risklerin de baba yaşına bağlı olarak ortaya çıkabileceğini gösteriyor.

35 ya da daha büyük yaşta çocuk sahibi olan kadınların “ileri anne yaşı” olarak tanımlanmasına karşın babalar için böyle bir kriter belirlenmemiştir.

En doğru risk değerlendirmesi hem anne hem de baba katkısını hesaba katarak annenin ve babanın toplam çağına göre ayarlanacaktır. “Anne meselesi değil, baba meselesi değil. Bu bir ebeveyn meselesi ” aslında.

İleri baba yaşı, yarık dudak ve damak gibi çocukluk çağı koşulları için bir risk faktörüdür. Öte yandan, çocukluk çağı kanserleri, doğuştan kalp kusurları da ortaya çıkabilmektedir. Otizm, şizofreni, epilepsi ve bipolar bozukluk  gibi nöropsikiyatrik durumları da etkilediği yapılan araştırmalarda orta konulmaktadır.

BABA YAŞININ ÜREMEYE ETKİLERİ

Üreme başarısındaki kadın rolü hakkında erkeklerden çok daha fazla şey bilinmektedir. İleri anne yaşı geleneksel olarak 35 yaşından büyük olarak tanımlanmaktadır. Maternal yaş için bu tanım, kadınların gebe kalma süresini uzatmanın yanı sıra gebe kalma süresini uzatan uzun bir süre gösterdikleri için de belirlenmiştir. İleri anne yaşı kavramı 'yumurtalık yaşlanması' ile eşanlamlıdır ve düşük oosit sayıları ve kalitesi ile ilişkilidir; Her ikisi de daha düşük üreme başarısına yol açar.

Yukarıda detaylandırılan çalışmalardan bazıları, semen hacmi, sperm motilitesi ve sperm konsantrasyonu da dahil olmak üzere sperm parametrelerinin erkek yaşı olarak azaldığını göstermektedir.

Bu olumsuz etkinin daha fazla kanıtı, gebe kadınlara yönelik gözlemsel bir çalışmada tanımlanmıştır; bu çalışmada, erkeğin yaşı 45’e geldiğinde hamileliğe ulaşma süresinde beş kat artış gözlenmiştir.  Diğer çalışmalar benzer etkiler göstermiştir. Kadınların otuzlu yaşların sonuna geldiklerinde, erkek yaşının gebelik başarısında önemli bir faktör haline geldiği görülmektedir. Baba yaşının 35’den yüksek olması 30 yaşındaki bir erkeğe kıyasla % 50 daha düşük hamilelik oranı ile ilişkilidir.

BABA YAŞI VE TÜP BEBEK TEDAVİ BAŞARISI İLİŞKİSİ

Baba adayında sperm sayısının düşük olması veya testisten sperm alınması kadının yaşından bağımsız düşük hızlarında artışa yol açmaktadır.

Babanın yaşının 50’nin üstünde olması tüp bebek başarısızlığını artıran ayrı bir faktördür.

Babada pıhtılaşmaya eğilim olması, anne adayında da var olması durumunda bu sefer bebekte de pıhtılaşmaya eğilim oluşmasına yol açmaktadır. Bu durumda annenin kan sulandırıcı kullanması yeterli olmayabilir.

Babanın sigara içmesi ve folik asit düzeylerinde düşüklük olması da annenin başarılı gebelik geçirmesini engellemektedir.
Erkek germ hücrelerinin olgunlaşması sırasında kromozomal anormalliklerin ve mutasyonların birikmesinin, baba yaşını ilerleterek belirli koşullardaki riskleri arttırmasından sorumlu olduğu düşünülmektedir. 36-57 yaşlarındaki erkeklerin spermindeki DNA hasarı miktarı, 35 yaşındaki erkeklerden üç kat fazladır.