Beyinle ilgili hastalıklardan korunma ve beyin sağlığının önemine dikkat çekmek amacıyla her yıl 22 Temmuz Günü Dünya Beyin Günü olarak kabul ediliyor ve pek çok farkındalık çalışması yapılıyor. Dünya üzerindeki ölümlerin yüzde 12’sini nörolojik hastalıklar oluşturuyor ve bu hastalıkların çoğu erken teşhis ile önlenebiliyor.

Prof. Dr. Derua Uludüz


MİGRENİN NEDENLERİ

Dünya Sağlık Örgütü (WHO) verilerine göre de, ölümle sonuçlanan hastalıkların başında nörolojik hastalıklar geliyor. Dünya Beyin Günü olarak belirlenen 22 Temmuz’un bu yılki teması ise migren oldu. Her 10 erkekten 1’i, her 6 kadından ise 1’nde görülen migren, çağımızın hastalığı olarak kabul ediliyor. Migrene neden olan etkenler arasında, yoğun ve stresli iş hayatı, uzun süre ekran başında kalarak mavi ışığa maruz kalma, susuzluk, öğün atlama, uykusuzluk bazen de aşırı uyumak en başta yer alıyor. Migren hastası bir kişinin her gün 30 mililitre su içmesi gerekiyor.

"MİGRENİ OLAN KİŞİLERİ ANLAMAMIZ GEREKİYOR"

Uzmanlar, migreni olan kişileri anlamamız gerektiğinin altını çizerek, onları sosyal çevreden uzaklaştırmamamız gerektiğini, gerçekten acı çekip mideleri bulandığı için daha az hareket ettiklerini belirtiyor. Yaşlanan nüfusla birlikte, bunama, Parkinson ve inme oranlarının yakın bir gelecekte daha da artması bekleniyor. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, 2005 yılında 92 milyon olan nörolojik hastalıklardan erken ölüm sayısı, 2030 yılında 103 milyona ulaşarak yüzde 12’lik bir artış kaydetmesi bekleniyor.

Konu ile ilgili konuşan İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Nöroloji Ana Bilim Dalı Nöroloji, Algoloji ve Vasküler Nöroloji Uzmanı Profesör Doktor Derya Uludüz, en sık görülen beyin hastalığının baş ağrısı olduğunu belirterek, bunu inmenin takip ettiğini söyledi. Uludüz, “Bütün dünyadaki hastalıkları ele aldığımızda da migrenin 6. sırada yer aldığını görüyoruz. WHO’nun 2016 yılı verilerine göre, nörolojik hastalıkları içinde en yüksek özürlülüğe sahip” ifadelerini kullandı.

"MİGREN GENETİK BİR HASTALIKTIR"

Migreni öğrenme yöntemleri üzerine de açıklamalarda bulunan Uludüz, migrenin genetik bir hastalık olduğunu kaydederek, “Kabaca önlenemez diyebiliriz. Ailen de varsa, mutlaka karşına çıkıyor ama önleyici faktörler dediğimiz dış faktörlere dikkat ettiğimiz zaman migren ataklarının gelmesini önleyebiliriz” dedi.

Aynı zamanda Beyin Damar Hastalıkları Hasta Derneği Kurucu Başkanı (BEYİNDER) da olan Uludüz, "Zeminde genetik bir yatkınlık var, onu patlatacak uyarıları vermezsen sessiz kalıyor. Bu uyarıların arasında kötü beslenme, stres, adet dönemi, radyasyon, beslenme ve uyku düzenindeki bozukluklar bulunuyor” şeklinde konuştu.

OFİS ÇALIŞANLARI DİKKAT!

Migrende en büyük riskin ofis çalışanları ve stresli bir çalışma ortamı olduğunu kaydeden Uludüz, “Ofis çalışanları sürekli radyasyona maruz kalıyorlar, masa başında hareketsiz bir yaşam sürüyorlar, oksijensiz bir ortamdalar. Beslenmeni de aksatırsanız migren kaçınılmaz olur” diye konuştu. Beyaz yakalılara aman dikkat diyen Uludüz, gazetecilerin de migren noktasında büyük risk altında olduklarını kaydetti.

HACAMAT İLE TEDAVİ EDENLERE DİKKAT

Migreni önlemede su içmenin çok önemli olduğunu aktaran Uludüz, kişinin kilosu ile 3’ü çarptığı zaman günlük içmesi gereken su miktarına ulaşabileceğini kaydetti. Uludüz, migren tedavisi için hacamat gibi alternatif tıbba yönelmemek gerektiği uyarısında bulundu.