“Bizi bağlamaz!”

Nedir bağlamayan?

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararı!

Cumhurbaşkanı Erdoğan söylüyor bunu ve “Demirtaş derhal tahliye edilmeli” diye karar veren Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ni (AİHM) çok sert sözlerle eleştirerek:

“Tahliye talebi çifte standart, ikiyüzlülük! Bu karar bizi bağlamaz!” diyor.

Oysa aynı Erdoğan çok kısa bir süre önce:

“Kendimizi başka yerde değil, Avrupa’da görüyor, geleceğimizi Avrupa ile birlikte kurmayı düşünüyoruz. Kalkınmayı, refah ve istikrarı sağlamanın en önemli yollarından birinin ‘Hukuk Devleti ilkesi’ olduğunu biliyoruz” diyordu.

Hukuk devleti böyle mi olur?

AİHM’nin kararlarını reddederek, üstelik “İkiyüzlülük yapıyorlar” diye onlara hakaret ederek mi geleceğimizi Avrupa ile birlikte kuracağız?

Bunda çok büyük bir çelişki yok mu?

★★★

Biz Türkiye olarak Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne (AİHS) imza atmış bir devletiz.

Şimdi, attığımız imzayı inkâr mı ediyoruz?

Madem Avrupa hukukunu tanımıyoruz, o zaman bize “Ne işiniz var burada?” demezler mi?

Mahkeme kararlarını beğenmeyebiliriz.

Her türlü eleştiriyi yapabiliriz, fakat...

“Kararları tanımama” diye bir lüksümüz yoktur!

AİHM yargılamayı kendi keyfine göre değil, imzaladığımız sözleşmeye göre yapıyor!

Kimse bizi oraya zorla sokmadı. Kendi özgür irademizle İnsan Hakları Sözleşmesi’ni imzaladık.

★★★

2004 yılında, Erdoğan’ın Başbakan olduğu dönemde:

“Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ndeki özgürlük tanımının, bizim yerli hukuktan üstün olduğunu kabul ettik” ve bunu Anayasa’mızın 90’ıncı maddesine yazdık.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 46’ncı maddesi:

“Yüksek sözleşmeci taraflar, taraf oldukları davalarda AİHM’nin verdiği kesinleşmiş kararlara uymayı kabul ve taahhüt ederler.” hükmünü taşıyor.

Eee, bu hukuki gerçekler varken şimdi nasıl oluyor da “Bizi bağlamaz!” denilebiliyor?

Bir de hukuk reformundan bahsediyor, Avrupalı şirketlere “Bize güvenin... Gelin, Türkiye’de yatırımlar yapın!” diyoruz.

Nasıl güvenecekler, nasıl yatırım yapacaklar?

Tüm reform beklentilerini kendimiz boşa çıkarıyoruz.

Ah ah! İktidarın iddiasına göre “Bütün suç CHP’de mi yine?.” Ne dersiniz?

“Bir ihtimal daha var, O da ölmek mi dersin?”


Sağlık Bakanı Fahrettin Koca ile Bilim Kurulu’nda “65 yaş üstü takıntısı var.”

Salgında önlem denilince akıllarına ilk önce “65 yaş üstüne yasaklar getirmek” geliyor.

Yasakladılar da ne oldu?

Korona salgını daha da azdı ve Türkiye bu konuda Avrupa ülkeleri arasında birinciliği aldı!

Demek ki, koronavirüs belasının sorumlusu 65 yaş üstü değilmiş!

Hiçbir Avrupa ülkesinde 65 yaş üstüne yasak getirmek gibi bir acayip durum yok. Bu sadece bizde var! Bilimsel dayanağı yok!

★★★

65 yaş üstü, sanki şamar oğlanı! Hafta sonları evlerde tam hapis, hafta arası 3 saat hariç yine hep hapis...

Durum böyle olduğu halde Sağlık Bakanı Fahrettin Koca yine de memnun değil!

Bu defa “Ev içi bulaşma arttı, evlerdeki vakalar yüzde 85’e yükseldi!” demez mi?

Ne yapsın 65 yaş üstü? Dışarısı yasak, içerisi tehlikeli!

Bakan’ın açıkladığına göre evlerde bulaşma riski yüzde 85’e yükselmiş...

Eee... Şimdi ne olacak?

Aklıma, rahmetli bestekâr Osman Nihat Akın’ın ünlü bir şarkısı geldi. Bu şarkıdaki sözler Sağlık Bakanı Koca’ya hazin bir soru gibi:

“Bir ihtimal daha var,

O da ölmek mi dersin?

Söyle canım de dersin?” 

GÜNÜN SÖZÜ


Makamlar, berber koltuğu gibidir, tıraşı biten kalkar!