Hafta içinde değerli bir meslektaşımızı, TRT’nin efsaneleşen Genel Müdürü İsmail Cem döneminde, televizyon tarihimizin ilk tartışma programı FORUM’u sunan Turan Erdemgil’i kaybettik.

Onunla ilgili anılarını paylaşan bir başka efsanevi haberci Erkan Oyal, hem Turan’ı, hem de yeni yetişen kuşakların hiç bilmedikleri o yılların TRT’sini bakın ne kadar güzel anlatıyor:

★★★

“Anlatmazsam olmaz!..

Kısaca TRT olarak anılan özerk, anayasal bir devlet yayın kurumu oluşturulmuş. 

Radyoları var ama henüz televizyonu yok!..

İleri görüşlü yasa yapıcı nasıl olsa gelir diye adını önceden vermiş!

Bir de sınav açmış, radyodan ilan etmiş.

Programcı, spiker, araştırmacı yetiştirmek üzere sınavla eleman arıyormuş...

Binlerce genç test sınavına girmiş ve kazananların listeleri asılmış Ankara Radyosu’nun kapısına...

★★★

Spiker adayları için sırada bir de ses sınavı var.

Sesine, Türkçesine güvenen çok sayıda aday adayı teker teker stüdyoya girip, çıkıyor.

Kiminin yüzünde güller açıyor, belli ki verilen metni pürüzsüz okumuş.

Kiminin yüzü ise perşembe pazarı!..

Heyecandan kekelemiş, teklemiş, adeta süngüsü düşmüş nefer gibi...

★★★

Fuayede bekleyen adaylar, sınavdan çıkanın etrafını alıyor:

‘Ne sordular? Ne okuttular? Haber mi, program mı? Zor muydu, içinde yabancı kelime var mıydı?..’

Çıkan alı al moru mor, yanıt vermeye çalışıyor.

Bildiğimiz sözlü sınav kapısı!..

Kimsenin ses sınavında değerlendirme nasıl yapılır, ölçütleri nedir, bildiği yok!..

★★★

Kazananların listesi yine aynı yere, Ankara Radyosu’nun kapısına asılıyor.

Kulaktan kulağa duyuluyor bir anda.

Kapıda hüzün ve sevinç dalgası birbirine karışıyor... 

★★★

Ses sınavını geçenler kursa katılıyor.

Yedi erkek, on genç kız... 

Çoğu üniversitede öğrenci olduğundan, eğitim akşam saatlerinde.

Ankara’nın o soğuk gecelerinde üç ay boyunca Radyoevi’nin yolunu aşındıracaklar.

Eğiticiler Ankara Devlet Konservatuarı uzmanlarıyla radyo görevlileri:

Turgut Özakman, Nurettin Sevin, Yılmaz Tok, Suat Taşer, Ferit Ruşen Kam, Faruk Yener gibi büyük ustalar...

★★★

Adaylar mikrofon denilen büyülü dünyayı keşfediyor adım adım. Her söyleneni not alıyor, dikkatle dinliyorlar...

Meğer yerleşik hataları düzeltmek ne kadar da zormuş!

Diksiyon eleştirileri başlıyor bir süre sonra...

Senin ‘e’lerin biraz açık, okuma tempon hızlı...

O ‘a’ sesi kalın değil, ince olacak...

★★★

Kurs sona erince yine sınav...

Adaylar elden geldiğince dilini, konuşmasını düzeltti.

Bu sınav sanki yolun sonu; hayat memat meselesi!..

O nedenle heyecan dorukta...

★★★

Sonuçlar yine Radyoevi’nin kapısına asılıyor:

Liste kısa. Dört erkek; Turan Erdemgil, Aycan Giritlioğlu, Çetin Çeki, Erkan Oyal.

Dört kadın; Aytaç Kardüz, Sevinç Yemişçi, Cemile Kutgün, Elçin Temel...

Kazananları mülakat bekliyor.

Radyo Müdürü Oğuz Yılmaz Hiçyılmaz makam odasında adaylarla konuşacak.

Hayır konuşmayacak; onları gram gram tartacak!..

★★★

Mülakat da zorlu geçti, ama kazasız belasız atlatıldı.

Artık radyocu oldular denilebilir.

Hayal dünyasındalar sanki.

Ama sevinmeleri için henüz erken.

Çünkü altı ay boyunca mikrofon başında sınanacaklar.

‘İyi spiker on yılda yetişir’ diye radyoculukta klişe bir deyim var. 

Demek önlerinde daha zaman bulunuyor.

★★★

Atamalar yapılmadan önce hastane raporu gerekliymiş.

Erkekler topluca gidiyor Numune Hastanesi’ne...

Dahiliye, hariciye derken sıra asabiyeciye geliyor.

Asabiyeci ‘Demek spiker olacaksınız... Stresli iş. Bakalım hazır mısınız’ diyor.

Ters davranışlarla sinirimizle oynadığı yetmezmiş gibi, bir de anadan üryan soyunmamızı istemez mi? 

Bu adamın aklından zoru olmalı! 

Adaylar tereddüt ediyor soyunmakta, biri hariç: Turan Erdemgil. Eski asker. Hemen soyunuyor. 

Şaşırıyor diğerleri.

Belki laf olsun diye söylemiştir o sözü doktor.

Ama Turan birden donunu indirince, durum değişiyor.

Utana sıkıla herkes isteğe boyun eğiyor!

Tuhaf bir muayene ve stres kontrolü!..

Neyse uzatmayalım, muayeneden yüz akıyla çıkıp sağlam raporlarını alıyorlar!..

★★★

Eski tank subayı Turan kursta da zaten hep en önde, hocalara en yakın o.

Erkekler arasında en uzun boylu, en yapılı olanı da...

Kim sorsa “nasılsın” diye...

Cevabı her zaman aynı: “Fişek!.. Fişek!..”

★★★

Başspiker Yılmaz Tok, Gökçen Solok, Zafer Cilasun ve Esen Ünür dışında tüm spikerler kadın. 

Müberra Yetkin, Demet Tantuğ, Elif Hazin Güran, Ülkü Ecer, Günseli Akol, Muazzez Gözaydın.

Hepsi birer efsane yenilerin gözünde...

★★★

Genç erkek seslerinden biri, Müberra Yetkin’le nöbette.

Saat sekiz. Az önce peynirli pide yenilmiş stüdyo aralığında. 

Ödenen yemek parasının üstü olan madeni kuruşlar nedense anons masasının üzerinde üst üste dizilmiş!

Yayınlanan program bitiyor. Müberra reklam spotlarını okuyacak, genç arkadaş da spot aralarında gonga vuracak.

Gong deyip geçmemeli.

Üstünde tavana asılı mikrofonun bulunduğu yayın masasının sağ tarafında sarı madenden yapılmış gong ve tokmağı, stüdyonun önemli demirbaşı. 

Gonga vurmak da kolay bir iş değil.

Tam ortasına vurmak gerekir ki sesi iyi tınlasın.

Ölçü kaçırılırsa devrilip gitmesi işten değil!..

★★★

İlk spot okundu ve baş işareti ‘vur’ dedi.

Genç arkadaşın elinde gonga yönelen tokmak, önce masa üstündeki dizilmiş madeni para setini devirdi; paralar tınlayarak masadan yere saçılırken, gong sesi para sesine karıştı. 

Müberra gülme krizine girdi.

Genç arkadaş şaşkın, elinde tokmakla donup kaldı!..

Stüdyodaki her davranış, ağızdan çıkan her ses bir ders...

★★★

Zaman çabuk akıyor. Birkaç ay geçti aradan...

Turgut Özakman, bir gün erkek spikerleri çağırdı program müdürünün odasına.

Önemli olmalı böyle toplu bir çağrı...

‘Haber bültenlerini yarın sabahtan başlayarak sizler okuyacaksınız’ dedi.

Önce bir hayret, sevinç, sonra başlar önüne eğildi.

Sorumluluk. Canlı haber...  Vay başımıza gelen...

Devam etti Turgut Özakman:

‘Sabah 7.30 Haber Bülteni Turan Erdemgil,

13.00 Haberleri Çetin Çeki,

19.00 Haberleri Erkan Oyal,

23.00 Haberleri Aycan Giritlioğlu...’

Turan yine başı çekmiş. İlk fedai!

‘Baş üstüne müdürüm. Yüzünüzü kara çıkarmayacağız’ diyor güvenle...

★★★

Ertesi sabah, saat 7.30.

‘Burası Türkiye Radyoları. TRT Haber Merkezi’nin hazırladığı haber bültenini sunuyoruz.

Spikeriniz Turan Erdemgil...’

Kulak kesiliyor diğerleri.

★★★

Turan sabah haberini okudu mu, okudu.

Birkaç tekleme olsa da fena değil.

Ama cümle vurguları biraz abartılı mı ne?  

Bir de fazla yüksek tonda okudu sanki...

Sesine vuran sonsuz heyecan o kadar açık ki...

Sorulsa ‘neler okudun’ diye, belli ki cevap verecek halde değil...

★★★

Saat 9.00. erkek spikerleri topladı yine Özakman.

Tane tane konuşuyor, biraz rahatsız...

‘Sana söylüyorum Turan ve hepinize...

İlân-ı harp eder gibi değil, ilân-ı aşk eder gibi okuyacaksın şu haberleri. 

Burası kışla değil, haber özetleri tekmil verir gibi okunmaz!..’  

★★★

1964 yılı baharında yaşları on dokuz ya da yirmi iki olan o dört genç ne hissetti acaba ‘Burası Türkiye Radyoları’ deyince?..

Haberleri sunarken...

Yürekleri kanatlanmış mıdır?

Bir uçtan diğer uca uçmuş, yurdu dolaşmış mıdır?

Yoksul ya da varsıl ve yorgun şehirlerin, unutulmuş köy evlerindeki yer sofrasında aynı tencereye kaşık sallayan insanların, dağda sürüsünü otlatan çobanın, nöbet tutan askerin yalnızlığını dindirdiğini, onları kucakladıklarını düşünmüşler midir?

İçten içe sevinmiş, gurur duymuşlar mıdır?.. 

Çünkü radyo kocaman bir dünyadır;

Sesleri evrene taşıyan...

O 64 kuşağı radyocular Turan Erdemgil’in kaybıyla bir daha eksildi.

Zafer, Çetin, Turan... Güzel insanlar, seslerini boşluğa salıp, kanatlanıp gittiler. 

Kalanlara selam olsun...”

★★★

Aramızdan ayrılanları sevgi ve rahmetle anarken, değerli Erkan Oyal ve yaşayan diğer TRT efsanelerine uzun, sağlık ve mutluluk dolu yıllar dilerim...