Şimdi şöyle bir hayal kurun:

19 Mart 2021 Cuma günü Milli Piyango büyük ikramiyesi size vurdu ve 5 milyon lira kazandınız. O gece bir piyango daha vurdu. Merkez Bankası’nın başına faizleri indirmeyi vaat eden Şahap Kavcıoğlu getirildi. Ne yapardınız?

Eminim çoğunuz “dolar alırdım” diyorsunuzdur.

Çünkü o gün, o parayla alacağınız doların bugünkü karşılığı 11 milyon lira olurdu.

Faizde, borsada, gayrimenkulde de elbet kazanırdınız. Aldığınız gayrimenkul ve borsa hisselerinin fiyatı artabilirdi, ana paranıza bir miktar faiz/kâr payı geliri eklenirdi.

Ancak kesin şu iki şey yaşanırdı:

- Hiçbir yatırım dolar gibi kazandırmazdı.

- O parayla bir fabrika ya da işletme kursaydınız, tarımla uğraşsaydınız belki de şu anda batmıştınız. Hatta bugün kara kara geride kalan sigorta pirimi, vergi ve maaş ödemelerini nasıl yapacağınızı düşünüyor olurdunuz.

★★★

Bu tablo, ekonominin kitabını yazan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın uyguladığı ekonomi politikalarının bir sonucudur. Ekonomimiz, Erdoğan ve ekibinin neyi amaçlayarak attığı belli olmayan adımları yüzünden “paradan para kazanma” kısır döngüsüne girmiş durumda.

Sadece yabancılar değil, Türkiye’nin köklü şirketleri dahi Türkiye’de yeni yatırımlar yapmaya cesaret edemiyorlar. Önlerini göremedikleri için paralarını “en güvenli” limanlarda bekletmeyi tercih ediyorlar.

Artık kimsede “döviz kurları bu seviyede kalır, hatta düşer” beklentisi kalmadı.

İnsanlar, bu yüksek kurlara rağmen döviz almaya devam ediyor.

Türkiye’nin “milli ve yerli” olmakla en çok övünen iktidarının en başarılı olduğu şey ne yazık ki Türk Lirası’na olan güveni onarılmaz bir şekilde sarsmak oldu.

“Faiz sebeptir, enflasyon sonuç” teorisinin yanlış olduğunu çok ağır bir bedel ödeyerek gördük.

Artık, işi bilenlere kulak vermek, ekonominin yapısal sonuçlarına eğilmek lazım.

Aksi takdirde, durum her geçen gün biraz daha kötüleşecek.

Şanslı siyasetçi!


AK Parti Genel Başkan yardımcılarından biri, bir süre önce Ankara’da bir ev satmış. Amacı o evden gelen parayla Marmara Bölgesi’ndeki memleketinde bir çiftlik almakmış. Ancak işlerinin yoğunluğu yüzünden, çiftlik işini ertelemek zorunda kalmış. O da yatırıma başlayıncaya dek parası değer kaybetmesin diye dolar satın almış. Deneyimli siyasetçinin aldığı dolar, gün be gün değer kazanmış. Arkadaşlarına anlattığına göre, evi sattıktan sonra aldığı doların bugünkü karşılığı satış fiyatının iki katını aşmış. Bu duruma kendisi dahi akıl erdiremiyormuş. Beni pek kale almaz biliyorum ama fikrimi sorsa, “kafanıza takmayın, hiçbir şey olmasa da kesin bir şey olmuştur” derdim.

Danaya girin sayın bakan!


Siyasetçilerin kendi lehlerine rakamları açıklayıp, kıyaslanamayacak kadar büyük olumsuzlukların etrafından dolanmaları alışılmış bir durumdur. Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati de asgari ücret zammını överken aynı yola başvurmuş ve 2003 yılında asgari ücretle 23 kilo et alırken yeni zamdan sonra 62 kilo et alınabileceğini söylemiş. Bu hesaba göre bir kilo dana eti 68 lira.

Sayın bakana tavsiyem, hazır o et fiyatını bulmuşken, Merkez Bankası’nın 100 baz puanlık faiz indirimini bir gün önceden bilen kardeşi Seydullah Nebati’yle birlikte şimdiden danaya girmeleri.

Zira, bütün marketlerden fiyat toplayıp en uygun fiyatları gösteren cimri.com’a baktım 80 liradan daha ucuza yağlı dana kuşbaşı dahi bulamadım. 68 liraya ancak 225 gram dana bonfile alınabiliyor.

Keşke binde biri kadar faydanız olsa!


İstanbul Büyükşehir Belediye meclisinde AK Parti Grup Sözcüsü Faruk Gökkuş, Türkan Saylan için “Türkan Saylan bu milletin ortak değerlerine hakaret eden birisidir. AK Parti çoğunluğu burada olduğu sürece Türkan Saylan gibi bu toplumu bölen kişilerin isimleri bir yerlerde yaşatılamayacaktır” gibi abuk sabuk sözler etmiş.

O sözleri dinlerken aklıma FETÖ’cü polis ve yargı mensuplarının kanser hastası Türkan Saylan’ın evine operasyon yaptığı, polislerden önce gazetecilerin kapıya dayanıp gözaltı haberleri verdiği o kara gün geldi.

“Demek ki Türkan Saylan ortak düşmanmış” dedim kendi kendime.

Bu bölücü söylemin sahibine sadece şunu söyleyeceğim:

“Keşke Türkan Saylan’ın bir hekim olarak, bir eğitim gönüllüsü olarak yaptıklarının binde biri kadar faydanız olsaydı bu ülkeye. O zaman utanırdınız bu sözleri söylediğinize!”