CHP Sözcüsü Faik Öztrak, bugün Genel Merkez’de MYK gündemine dair basın toplantısı düzenledi.

Hükümetin Kur Korumalı Mevduatla bütçenin altına, tahrip gücü yüksek bir bomba koyduğunu ifade eden Öztrak, “Bu ay sonunda dolar kuru 14,5 lira olursa, bu Kur Korumalı Mevduatlardan bütçeye 33 milyar TL ek yük gelecek. Akaryakıtta eşel mobil sistemini sıfırlayan Şahsım Hükümeti şimdi Kur Korumalı Mevduatın yaratacağı yükü karşılamak için vatandaşın kullandığı benzine, çiftçinin, nakliyecinin kullandığı mazota zam üstüne zam yapıyor. Bu eşel mobili bugün kullanılmayacaksanız ne zaman kullanacaksınız?” diye sordu.

"30 LİRAYA BİR ÇEYREK ALINIRKEN BUGÜN BİR KİLO SALATALIK ALINABİLİYOR"

Öztrak, asgari ücretin iki ay içinde açlık sınırının altına düştüğüne dikkat çekerek, “AK Parti göreve geldiğinde 30 lirayla bir çeyrek altın alınabiliyordu. Bugün 30 lirayla ancak iyisinden bir kilo salatalık alınabiliyor. Bu yüksek enflasyon ortamında asgari ücreti 4 bin değil, isterseniz 40 bin lira yapın… Üç gün sonra açlık sınırının altına düşecekse hiçbir kıymeti yok” değerlendirmesinde bulundu.

Gıda enflasyonuyla mücadele ve tarım politikalarındaki dağınıklığı toplamak için yapılması gerekenleri maddeler halinde sıralayan Öztrak, tarımda acilen planlamaya geçilmesi ve üretimi yetersiz olan tarımsal ürünlerde alım fiyatı ile alım garantisinin önceden açıklanması gerektiğini vurguladı.

Tarımda belli girdilerin, belirli şartlarla kamunun kaynaklarından istifade edilerek çiftçiye verilmesi önerisinde bulunan Öztrak, gübrede, mazotta, tarımsal sulamada kullanılan elektrikte ciddi destekler gerektiğini söyledi. Öztrak, çiftçi borçlarının faizsiz yeniden yapılandırması gerektiğinin altını çizdi.

Öztrak, basın toplantısında şunları söyledi:

"MAZRUF YERİNE ZARFLA UĞRAŞIYORLAR"

*Türkiye savaşan her iki tarafla da konuşabilen bir ülke… Ama yapılan açıklamalardan, hükümetin, mazruf yerine zarfla uğraştığı anlaşılıyor. Önce, “Rusya ve Ukrayna Dışişleri Bakanları Antalya’da görüşecek” tefrikaları boy boy yandaş basında yer aldı.

*Ardından “Erdoğan Putin’le görüştü, görüşecek” haberleri boy boy yine yandaş medyada yer aldı. Kimin kimle nerede görüşeceği ne yapılacağından, ne yapıldığından çok daha fazla yer tutuyor.

*Hiç olmazsa bu defa, dış politikayı iç siyasete malzeme etmeyin. Diplomasiyi barışa yardımcı olacak şekilde yönetmeyi bir becerin. Daha fazla istikrarsızlığa ve itibar kaybına neden olmayın.

"SAVAŞIN TÜRKİYE’YE GÖRÜNEN MALİYETİ 40 MİLYAR DOLAR"

*Rusya’ya uygulanan yaptırımların, küresel ekonomiye de ciddi bir maliyeti olacak. Savaş; enerji, emtia ve başta buğday olmak üzere gıda fiyatlarında önemli artışlara sebep oluyor.

*Pandemi sonrasında dünyada yaşanan arz güvenliği sorunları ve enflasyonist süreç bu savaş nedeniyle daha da ağırlaşacak. Bu savaştan en fazla etkilenen ülkelerden biri de Türkiye olacak.

*Bu iktidar döneminde Rusya ile ilişkilerimizin, Türkiye aleyhine asimetrik bir biçimde gelişmesi ve bu süreçte Rusya’ya artan enerji bağımlılığı çok önemli bir etken. Diğer yandan iki ülke de, turizmde en önemli ortaklarımızdan…

*Tarım ürünleri ticaretimizde de iki ülkenin önemli bir yeri var. Sadece bu kanallardan Rusya-Ukrayna Savaşının, Türkiye’ye maliyeti 35-40 milyar dolar civarında olacakmış gibi gözüküyor. Tabi bunlar gözüken maliyetler…

"SAVAŞA EKONOMİ BUHRANDAYKEN YAKALANDIK"

*Diğer taraftan, savaş nedeniyle yeniden 600 puanın üzerine çıkan risk primimizin, bundan sonra dışarıdan yapacağımız borçlanmalarda maliyetleri ne kadar artıracağı bu hesaplarda yer almıyor.

*Rusya’nın Ukrayna’yı işgaline Türkiye, şahsım hükümetinin ülkeyi çok kötü yönetmesi sonucunda, büyük bir buhrandayken yakalandı. 2014’te başlayan tek kişilik ucube rejime geçiş süreci, demokrasimizi, hukuk devletini, köklü kurumları tahrip etti. Devlette yönetim krizine neden oldu.

*Şahsım hükümetleri ekonomide de hep işin kolayına kaçtı. Sıcak para pansumanıyla ekonomiyi şişirmeyi, sahte cennetler yaratmayı seçti. Ama 2013 yılında Amerikan Merkez Bankası’nın, eskisi gibi dolar basmayacağını açıklamasının ardından izlenen yanlış büyüme stratejisi iflas etti.

*Türkiye dünyada en kırılgan beş ekonomi arasına girdi. 2018’in başında Sarayın Kibirlisi, Londra’da kerameti kendinden menkul “Faiz sebep, enflasyon sonuç” safsatasını açıkladı. Ama döviz piyasasında işler elden kaçınca hemen ricat etti. Sarayın kibirlisi ve damadı, ondan sonra ekonomiyi iyi yönetememeleri sonucunda, hızla artan döviz ihtiyacını gizleyip, sahte istikrar havasıyla seçim kazanmak için, Merkez Bankasının kasasındaki milletin 128 milyar dolarını, bankanın arka kapısından haraç mezat sattılar.

*Siyasi ikballeri uğruna, Merkez Bankası’nın döviz piyasalarını kontrol için kullanacağı döviz silahını elinden aldılar. Yine işin ucuzuna kaçtılar. Ekonominin dengelerini alt üst ettiler. Milletimizin cebini, cüzdanını, tenceresini boşalttılar. En son geçtiğimiz yıl, “Faiz sebep, enflasyon sonuç” safsatası tekrar torbadan çıktı. Emirle faizler düşürüldü. Sonuç; döviz kriziyle uçan kurlar, zirve yapan hayat pahalılığı oldu.

"BUNLAR DAHA İYİ GÜNLERİMİZ"

*Arabaya benzin, mazot, gaz bunları koymak lüks oldu. Akaryakıt fiyatları, Dolar inse de çıksa da artık her gün otomatiğe bağlandı artıp duruyor. Doların rekor kırıp 18 liranın üstünü gördüğü 20 Aralık tarihinde 1 litre mazot 11 lira 54 kuruştu. Şimdi dolar 14 lira 30 kuruş, ama mazot 20 lira.

*Daha bunlarda iyi günlerimiz, bu gece ve yarın olağanüstü iki zam daha bekleniyor. Yarın gelecek zammın, son yıllarda yapılan en yüksek zam olacağı söyleniyor.

*Bu artışlar sonrasında pompadaki fiyat artışı, uluslararası petrol fiyatlarındaki artışının 24 puan üstüne çıkacak. Tekrar söylüyorum. Saray, kur korumalı mevduatın faturasını vatandaşın sırtına yıkmaktan vazgeçmelidir.

"31 ARALIK ZAMLARINI GERİ ÇEKENE KADAR MÜCADELE SÜRECEK"

*Elektrik faturalarına da Cumhuriyet tarihinin en ağır zammını yaptılar. Bir de “Vallahi daha azı kurtarmaz” dediler. Sonra Genel Başkanımız devreye girdi.

*Zorlaya zorlaya faturalar düşmeye başladı, ama bu gelinen noktada yetmez… Doğalgaz ve elektrikte, 31 Aralık’ta yapılan tüm zamlar geri çekilene kadar, mücadeleye biz devam edeceğiz.

"BU ZAMLAR SAVAŞLA DA PANDEMİYLE DE AÇIKLANAMAZ"

*Millet eti, balığı unuttu. Üç yanımız deniz, dört yanımız ova… Ama Avrupa ülkeleri arasında, en az et tüketen dört ülkeden biri Türkiye. Deniz mahsulü tüketiminde ise son sıradayız. Eurostat verilerine göre, yani Avrupa İstatistik Kuruluşunun verilerine göre Türkiye’de insanların neredeyse yüzde 40’ı iki günde bir, bir kap et yemeğini masasına koyamıyor.

*Bu insan sayısı Avrupa’daki en yüksek oran… Pek çok aile yokluktan, okula gönderdikleri çocuklarının çantasına beslenme koyamıyor. 2021 yılında, 155 bin 938 çocuğumuz yokluk nedeniyle okullarını terk etmek durumunda kaldı.

*Bu çocuklarımız, eğitimlerinin kesilmesi nedeniyle, ailelerinin kendilerine miras bıraktığı yoksulluğu kendi evlatlarına aktarma durumunda kalabilir eğer biran önce tedbir alınmazsa. Ne bunları, ne de ülkedeki kuyrukları, pandemiyle ya da Ukrayna’da çıkan savaşla açıklamak mümkün değil.

"TEK TAŞ PIRLANTA MI ALIYORUZ YOKSA AYÇİÇEK YAĞI MI?"

*İşgal edilen Ukrayna, yaptırım uygulanan Rusya ama yokluğu, kuyruğu sıkıntıyı çeken Türkiye! İnternette 18 litrelik ayçiçek yağı 1.100 liraya 36 ay taksitle satılıyor.

*Sanki tek taş pırlanta, sanki araba. Yani ne alıyoruz yemeğe koyacak yağ mı alıyoruz yoksa başka bir şey mi alıyoruz. 36 ay taksit nedir?

"SARAY SEBEPTİR, KUYRUK, AÇLIK, YOKLUK VE PAHALILIK SONUÇTUR"

*Çiftçi alın terinin karşılığını alamadığı için tarlasını ekemez hale gelmiştir. Saray hükümeti de buna seyirci kalmıştır. İşte sonuçta budur. Genel Başkanımızın defalarca, “Gıda krizi geliyor, önlem alın” diye uyarmasına rağmen, Sarayın kulağının üstüne yatmasının sonucu işte budur.

*Enflasyonu tarlada destekle değil, markette sopayla, fiyat denetimleriyle bitirmeye çalışan zihniyetin sonucu budur. Saray sebeptir, kuyruk, açlık, yokluk ve pahalılık sonuçtur.

"OECD’Yİ GIDA ENFLASYONUNDA SEKİZE, ENERJİ ENFLASYONUNDA ÜÇE KATLADIK"

*Saray ve şürekası alışmış, çözüm bulmuyor, “Dışarıda şöyle oldu, savaş çıktı da böyle oldu” diye laf çevirip duruyor. Ama her ne hikmetse, gıda enflasyonunda, üyesi olduğumuz Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) ortalamasını sekize katlamışız.

*Bütün dünyada gıda enflasyonunun en yüksek olduğu beş ülkeden biri olmuşuz. Ukrayna’da savaş Şubat sonunda başladı. Gıda enflasyonumuz Ocak ayında yüzde 57, savaşın etkisinin ancak birkaç gün yansıdığı Şubat ayında da yüzde 66. Enerji enflasyonunda da, OECD ortalamasını üçe katlamışız. Yani bu bahanelerin hiçbir geçerliliği yok.

"SANDIĞI İSTİYORUZ, SANDIĞI BEKLİYORUZ"

*Demiştik ya, “Ağacın kurdu içinde olur.” İşte ülkemizin içini kemiren o kurdu. Yüzyıllık çınarımızın, ülkemizin gövdesinden vatandaşlarımızla birlikte söküp çıkartacağız. Bundan sonra, pahalılığı bitirmek için, gıda güvenliğini sağlamak için, hiçbir çocuğun yatağa aç girmemesi, hiçbir çocuğun kaliteli eğitim hakkından mahrum kalmaması için, herkesin temiz havaya, temiz suya ulaşabilmesi için, herkesin huzur ve güven içinde yaşayabilmesi için, tüm gücümüzle çalışmaya hazırız. Biz hazırız, milletimiz hazır. Sandığı istiyoruz. Sandığı bekliyoruz.