İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun, İşletme Fakültesi’nden aldığı diploması, Üniversite Yönetim Kurulu tarafından iptal edildi. İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Bülent Zülfikar, Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminde 1994-1997 yılları arasında üniversitesinden izinli olarak, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Sağlık Dairesi Başkanlığı görevini yürüttü. Yani, Erdoğan’la uzun yıllar birlikte çalışan bir isim. 

Erdoğan, Belediye Başkanlığı’ndan ayrılınca, Bülent Zülfikar asistanlığından beri çalıştığı Çapa Tıp Fakültesi Çocuk Hastalıkları kliniğinden, yaşanan bazı rahatsızlıklar nedeniyle dönemin rektörü Prof. Dr. Bülent Berkarda tarafından alındı, Hematoloji bölümüne verildi. Zülfikar, bu atamayı durdurmak için çok gayret etti ancak çocuk kliniğine dönüşü gerçekleşmedi. Berkarda’dan sonra rektörlüğe atanan Prof. Dr. Kemal Alemdar döneminde de talebini yineledi. Ancak, isteği uygun bulunmadı. 2000 yılında profesör oldu.

İKTİDAR DEĞİŞİNCE YÜKSELDİ

Seçimler yapıldı, AKP tek başına iktidara geldi. Erdoğan, Belediye Başkanlığı döneminde Sağlık Dairesi Başkanlığı görevinde bulunan Bülent Zülfikar’ı 2004-2008 döneminde Yükseköğretim Kurulu (YÖK) üyesi yaptı. 2023 yılında ise İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü’ne atadı ve halen Zülfikar bu görevi yürütüyor.

İktidara yakın bir politika izlediği belirtilen Bülent Zülfikar’ın, daha önce YÖK üyeliği yapması nedeniyle YÖK üzerinde rektör ve dekan atamalarında da etkili olduğu sıkça konuşuluyor. Ancak, bu atamalarda sorun yaşanmadığı için konu gündeme gelmiyor.  

BU KARARLAR HERKESİ BAĞLAR

Ekrem İmamoğlu’nun fakülte diplomasını, rektörlüğünü Bülent Zülfikar’ın yaptığı İstanbul Üniversitesi Yönetimi geçersiz saydı. Diplomanın geçersiz sayılması belediye başkanlığından alınmasını gerektirmiyor. Diploma olmadığı için Yüksek Seçim Kurulu (YSK) tarafından Cumhurbaşkanı adaylık başvurusu kabul edilmeyecek. Bu arada, İmamoğlu’nun, diplomasının iptaline ilişkin yürütmenin durdurulması ve iptali yönünde İdare Mahkemesi’ne başvuruluyor. Bu süreçte mahkeme nasıl karar verir bilemeyiz.

Daha önce Yargıtay ve Danıştay Dava Daireleri Kurulu’nun 1973 tarihli içtihatları var. Daha önce bu köşede kararları ayrıntılı olarak duyurmuştum. Onları hatırlatalım:

Yargıtay içtihadı: Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu’nun, 27 Ocak 1973 tarih, 1972/6 esas, 1973/2 sayılı kararında “iptal davası süresi veya kanunlarda özel bir süre varsa bu süre içinde yahut iptal davası açılmışsa dava sonuna kadar, geriye yürür şekilde geri alabilir. Bu süreler geçtikten sonra yanlış tasarrufun, geriye yürür şekilde, geri alınamaz” deniliyor.

Danıştay Büyük Genel Kurul kararı: Danıştay’ın 22 Aralık 1973 tarihli ve 1968/8 esas, 1973/14 sayılı Büyük Genel Kurul kararında, “Açık hata, gerçek dışı beyan ya da hilenin varlığı halinde, idarenin gerçekleştirdiği işlemini her zaman geri alabilir. Bunun haricinde işlemin geri alınması, iptal davası açma süresi ile sınırlıdır” deniliyor.

Önemli bir hukukçu, içtihatları SÖZCÜ’ye şöyle değerlendirdi: “Yargıtay ve Danıştay Büyük Genel kurul kararları kanun hükmündedir. Herkesi bağlar. Üniversitesi İmamoğlu’nun diplomasını iptal edemez. Etse bile yargıdan döner.”

KARARI ALAN, ÜNİVERSİTE YÖNETİMİ

Evet, İşletme Fakültesi Yönetimi, İmamoğlu ve aynı dönemde KKTC Girne Amerikan Üniversitesi’nden yatay geçiş yapanların işlemlerinde herhangi bir sorun olmadığını, CİMER’e yapılan şikayet üzerine rektörlüğe bildirmişti.

Diploma konusu dallandı, budaklandı. Konu C. Savcılığı’na intikal etti. Sonuçta, usulüne göre öğrencileri fakültelerine alan, mezun olduklarında ders notlarını inceleyen fakülte, mezun olacakların diplomalarını hazırlayıp üniversite rektörlüğüne sunar. Rektörlük ayrıca bir araştırma gereği duymadan diplomaları imzalar. Yani, tüm sorumluluk, hatalı verildiği anlaşılsa bile bunları iptal etme yetkisi fakülte yönetim kuruluna aittir.

Oysa, İmamoğlu ve aynı dönemde yatay geçişle kayıtları yapılan 27 kişinin diplomaları iptal edildi. Yorum şöyle: Fakülte yönetimine iptal kararı aldırılamayınca, yasal olmamasına rağmen üniversite yönetimi bu kararı aldı. Oysa, bu karar geçersizdir.

VALİ Mİ BAŞKAN OLUR?

İmamoğlu’nun gözaltına alınış gerekçesi diploması değil, kent uzlaşısı ve bazı ihaleler. İmamoğlu’nun yerine kayyum atanması ancak “terör bağlantısı” iddiası üzerine yapılabilir. Darbe girişimi sonrası Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle Belediye Kanununda değişiklik yapıldı, buna göre terörle iltisaklı olduğu belirlenen ya da bu yönde soruşturma kapsamında açığa alınan başkanın yerine, kayyum atanıyor. Büyükşehir ve illerde kayyum olarak il valisi, ilçelerde ise kaymakam ya da vali yardımcısı görevlendiriliyor.

İmamoğlu’nun yerine kayyum atanır mı? Bu soruşturma sonucu belli olur. Eğer, bir tutuklanma olursa, İçişleri Bakanlığı aynı gün kayyum atayabilir. Yani, sıkıntılı bir süreç yaşanıyor.

Belediye Meclisi üyeleri arasından başkan seçilmek istenmesi halinde, CHP’li bir üye oy çokluğu nedeniyle seçilir. İktidarın amacı İstanbul’u CHP’li başkandan kurtarmak olduğuna göre bu pek mümkün gözükmüyor. Yani illa da kayyum atanmalı!

NORMALLEŞME BURAYA GETİRDİ

Belediye Meclis Üyeleri ilçelerden geliyor. Özellikle “iltisaklı” denilip bazı üyeler görevden alınabilir. Kayyum, istediği zaman meclisi toplar, işleri dar bir kadro ile yürütebilir. Belediye Kanunu’nun ilgili maddesini de okuyalım:

“Belediye başkanının terör/terör örgütlerine yardım ve yataklık suçları nedeniyle görevden uzaklaştırılması/tutuklanması veya kamu hizmetlerinden yasaklanması hallerinde Büyükşehir ve il belediyelerinde İçişleri Bakanı, diğer belediyelerde vali tarafından belediye başkanı veya belediye başkan vekili görevlendirilir.”

İşte, durum böylesine kritik... “Normalleşme” denilen süreçten, gelinen nokta işte burası...