Sevgili okurlarım, birbiri ardına yaşadığımız bir sürü olay bizi hem şaşırtıyor, hem de yüzümüzü kızartıyor. Ama bizim için önemli değil, zira biz hem sık sık şaşırmaya ve hem de yüzümüzün kızarmasına artık alıştık.
Bu iktidar birkaç ay önce karşımıza yeni ve çok ‘iddialı’ bir projeyle çıkmıştı:
Terörsüz Türkiye!
Muazzam bir şeydi, herkes alkışladı. Bunlar yeni bir yöntem bulmuştu. Bu memlekette yaşanan ve maliyeti hepimiz için çok ağır olan terörü yok edip ortalıktan kaldıracaklardı.
İlk adımı çok muhterem büyüğümüz ve aynı zamanda devlet adamımız Devlet Bahçeli attı.
Günün birinde Meclis toplantısı öncesinde, Genel Kurul toplantı salonunda DEM grubunun yanına gidip ellerini sıktı ve terör konusunda barış çağrısında bulundu.
Belli ki talimatı kendisinin de amiri olan yüksek yerden almıştı.
Aksi takdirde böyle bir girişimi kendi özgür iradesiyle yapması mümkün olamazdı.
Tiyatro işte bu aşamadan sonra sergilenmeye başlandı.
Yönetmen onlardı, oyuncular yine onlar!
Biz saf vatandaşlar ise seyirci idik!
★★★
Terörsüz Türkiye masalı geçen yılın sonlarında işte böyle başlatıldı. Ama bu masalı sürdürecek bir şeyler yapılması gerekiyordu. Tiyatronun ikinci sahnesi Irak Süleymaniye’de sergilendi.
Dağdan indiği söylenen 30 kadar terörist sözüm ona silahlarını çöp bidonunda yaktılar ve böylece barış çubuğu ateşlenmiş oldu!
Ankara’da ise Apo çığlıkları yükseliyordu. Memlekette olacakları artık Apo belirlerken Ankara’dan resmî ve resmî olmayan heyetlerin İmralı ziyaretleri başladı.
Yazıklar olsun ki Türkiye Cumhuriyeti Devleti artık Apo’ya umut bağlamıştı.
★★★
Süreci kısaltmak için Meclis’te bir ‘komisyon’ kurdular. Sayın komisyonumuz bu işe el atacak, anayasa ve yasalar Apo ile örgütün istemleri doğrultusunda değişecekti.
Ama en önemlisi, örgüt silahlarını devlete teslim edecekti!
Masalımızın olmazsa olmazı bunlardı!
Çeşitli partilerden oluşan komisyon heyeti CHP hariç İmralı’ya gitti...
Ve devleti temsil eden heyet orada Apo tarafından huzura kabul edildi!
Rezalet artık iyice başlamıştı.
‘Terörsüz Türkiye’ hemen yakınımızdaydı!
★★★
Ancak bunlar olurken bir şey dikkat çekiyordu. Memlekette her konuyu yönlendiren, değerli fikir ve görüşlerini milyonlarca insanımıza her fırsatta kağıttan okuyarak aktaran Recep Tayyip her nedense bu konuda ağzını açıp konuşmuyordu.
İşin taşeronluğunu ve tiyatronun yönetimini Devlet Bahçeli’ye devretmişti.
Devlet Bahçeli hep konuşuyor ve ilginç şeyler söylüyordu:
“Keşke Abdullah Öcalan Meclis’e gelse, kürsüye çıkıp konuşsa!..”
Milyonlarca insanımız “yok artık, daha neler” derken o hiç umursamıyordu.
Kendi adıma söylüyorum, ben de burada bu konuya sık sık değiniyordum!
“Türkiye’de eğer bir işin olmamasını istiyorsanız o konuda bir komisyon kurar ve işi o komisyona havale edersiniz. Bu komisyondan da hiçbir şey çıkmaz, civciv çıkar kuş çıkar!”
Nitekim öyle oldu...
Komisyonun süresi birkaç gün önce iki ay daha uzatıldı. Efendim, partiler rapor yazacakmış da falan da filan da...
Şimdi bize düşen görev ‘terörsüz Türkiye’yi’ iki ay daha beklemekmiş de, zaten biz terörsüz Türkiye istemiyormuşuz da...
Tiyatro devam ediyor, bundan sonraki perdelerde buluşmak umuduyla.
Anıtkabir’de İsmet İnönü
Sevgili okurlarım, büyük devlet adamı İsmet İnönü’nün anıt mezarı Anıtkabir’de...
Önceki gün ölümünün 52. yıldönümü idi. Bu nedenle Anıtkabir’de mütevazı bir tören yapıldı. Katılanlar arasında Özgür Özel, bazı siyasetçiler, vatandaşlar ve aile bireyleri vardı.
Tahmin ediyorum ki çok sayıda insanımızın aklına bu töreni ekranlardan izlerken bir soru gelmiştir.
“Böyle bir devlet adamının ölüm yıldönümü töreninde Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanları acaba niçin yoktu?”
Üst düzey temsilcileri olan korgeneraller vardı ama ben en üst düzeyi kastediyorum.
İsmet Paşa her şeyden önce emekli bir orgeneral. Hayatı cephelerde ve sivil yaşamında verdiği mücadelelerde geçmiş.
Yemen harbi, Balkan Savaşı, Birinci Dünya Savaşı, Kurtuluş Savaşı...
Kurtuluş Savaşımızda Batı Cephesi Komutanı.
★★★
Atatürk’ün en yakınlarından biri. Savaş bitince Lozan görüşmelerini yürüten, aylar süren zorlu müzakerelerden sonra bize bağımsızlığımızı kazandıran anlaşmayı imzalayan kahraman.
Atatürk’ün ölümünden sonra ikinci cumhurbaşkanımız.
Sonra başbakan.
Ölünceye kadar Türk ordusundaki unvanıyla anılan bir devlet adamı:
İsmet Paşa.
Bu durum sadece İsmet İnönü’ye değil, yakın tarihimize de yapılan bir vefasızlıktır.
Bunu bazı siyasetçiler yapabilir, yadırgamayız.
Ama ordumuzun en üst düzey komuta kademesi yaparsa üzülürüz.