Ülkem çok ince bir süreçten geçiyor. Yaşadıklarımız bir fırtına değil, tufan! Yaşananların artıkları bir süre daha devam edeceğe benziyor. Cemaatin geçmişi 70’li yıllara dayanıyor. Cemaatin bu uzun serüveni, ne yazık ki AKP iktidarı ile büyük bir ivme kazandı. Aralarında ciddi bir ittifak vardı ki; bu ittifak, son yıllarda AKP iktidarını yutacak boyutlara geldi. Bizi yönetenler uyudular mı? Yoksa uyur gibi mi yaptılar? Dünyada hakkında yüzlerce kitap yazılan böyle bir örgüt olduğunu da sanmıyorum! Yıllarca televizyonlarda açık oturumlar ve medyada bu örgütle ilgili yayınlar yapıldı. Ne oldu? Sessiz kalındı... Cicim aylarıydı, duymazlıktan gelindi. İstihbarat örgütlerimiz özellikle MİT, örgütle ilgili hükümet yetkililerine ve TSK’ya bilgi aktardı mı? Genelkurmay’da üst düzey komutanlar bu örgüt için kuşku duyduklarını Sayın Başbakan’a ilettiklerini dile getirdiler. Sonuçta bir işlem yapıldı mı? Yapıldı da, biz mi duymadık?
Demokrasiyi yaşatacaksak bu darbeci cemaatlerin tüm geçmişlerini açık ve net olarak ortaya koymalıyız. Hükümete düşen görev bu cemaatin serüvenleri sürerken göz yumup, yol verenleri de ortaya çıkarmaktır. Özgül ağırlıklı Manisa’lı abi, Balyoz ve Ergenekon davaları sürerken ne diyordu? TSK, bağırsak temizliği yapıyor... Şimdi ne diyor? Bunları tanıyamamışım, kandırıldım deyip, günah çıkarıyor. Sayın Arınç, bu açıklamaya neden gerek duydunuz? Cemaati yere göğe sığdıramıyordunuz. Televizyonlara çıkıp, “bana ahmak diyebilirsiniz” demek yakıştı mı? Sayın Arınç, sen ‘yanılmışım’, parti yol arkadaşların ‘kandırıldık’ derken, vatandaş “yandım Allah” diye mi bağırmalı? Soru şu... Yıllardır bu beyler mi bizi yönetiyor?

PEKİ MEB DE KAPATILACAK MI?

Şu anda ülkeyi yönetenler çok yoğun işlerle uğraşıyor. Allah yardımcıları olsun. Bu gerginlikler sürerken, ülkenin temel taşlarında yapılacak köklü değişikliklerin çok iyi düşünülerek yapılması gerektiği kanısındayım. Askeri okullar, cemaat yapılanmaları var diye kapatılıyor. Peki, MEB, Sağlık Bakanlığı, Yargı ve Diyanet de cemaat yapılanması var diye onlar da kapatılacak mı?
Ülkeyi yönetenler; bütün yapılan köklü değişimlerin karara bağlanacağı yer TBMM olmalıdır. Aksi takdirde, kafalarda sorular oluşur. TSK’da ki bu değişiklikler Genelkurmay ile paylaşıldı mı? Onlar da bu değişimlerin tümüne katıldı mı? Bu soruların cevabı mutlaka kamuoyu ile paylaşılmalıdır. Yoksa yanlış anlamalara neden olacaktır. “Ben yaptım oldu...”
Değerli okurlar, bu darbe girişimi tartışmasız, TSK’yı yok etmeye yöneliktir. Bu tek başına cemaat işi olmayıp, arkasında uluslararası istihbarat örgütleri vardır. Etrafımızda ve içimizde bunca sıkıntı varken TSK’nın da bu dönemde çok güçlü olması gereklidir.

MUHALEFET, İKTİDARI UYARMALI

Muhalefete sesleniyorum, darbe girişimine karşı, hükümete destek vererek, büyük bir hizmet yaptınız ve yapmaya da devam etmelisiniz. Bu birlikteliğin, nasıl bir güç olduğunu tüm halkımız görmektedir. Allah nazardan esirgesin ve daim etsin! Sayın Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın ağzından bal damlıyor. Muhalefeti yere göğe sığdıramıyorlar. Muhalefet saraylara davet ediliyor, Başbakan muhalefeti ziyaret ediyor. Bu görüşmelerin de çok yararlı olduğu dile getiriliyor. Muhalefet tüm yapılacak köklü değişiklikler için, kanun hükmünde kararnamelerle değil, TBMM’ye getirilerek kararlaştırılmalı demelidir. Bu görüşmeler diliyorum 7 Haziran seçimleri sonrasında yapılan koalisyon görüşmelerinde olduğu gibi CHP’nin 32 gün oyalanmasına dönüp, sonunda da bu görüşmeler zaten “istikşafi” idi denmesin. Yolumuz demokratik cumhuriyet olmalıdır.
Ülkem, demokratik hukuk devletiyse, her şey parlamentoya getirilip, orada tartışılmalı ve kararlaştırılmalıdır.

SON SÖZ: Korkaklık şu soruyu sorar; Güvenli mi? Menfaatçilik şu soruyu sorar; Faydalı mı? Kibir şu soruyu sorar; Popüler mi? Ama vicdan şu soruyu sorar; Adaletli mi?