Kendi ülkemizde kendimizi yapayalnız hissettiğimiz günlerdi. Aman bana dokunmasınlar diye herkesin götünden korktuğu günler... 20 kişilik liste yaptım. İlk ona telefon ettim. Ağabey, kumpasla hapse tıkılan subayların derlediği Er Mektubu Görülmüştür kitabına imza günü yapacağız, esir subaylar adına imzalayacağız, yüreğine ihtiyacımız var, gelir misin? Hani kavgaya giderken ilk çağırılacak arkadaşlar vardır ya... İşte öyleydi. Hiç tereddüt etmeden sordu, nereye, ne zaman geliyorum?

*

“Jön” Türk’tü o.

*

Ayhan Işık, Sadri Alışık, Yılmaz Güney, Orhan Günşiray, Kemal Sunal, Muzaffer Tema, Ekrem Bora, Önder Somer gibi... Jön Türk’tü.

*

Allah başımızdan eksik etmesin, Ediz Hun, İzzet Günay, Cüneyt Arkın, Kartal Tibet, Münir Özkul, Göksel Arsoy, Fikret Hakan, Eşref Kolçak, Şener Şen, Süleyman Turan gibi.

*

Aynı zamanda, Hulusi Kentmen, Erol Taş, Nubar Terziyan, Kadir Savun, Cevat Kurtuluş, Vahi Öz, Feridun Karakaya, Hayati Hamzaoğlu, Hüseyin Peyda, Necdet Tosun, Sami Hazinses, Danyal Topatan, Hüseyin Baradan, Kenan Pars, Bilal İnci gibi... Etnik kökenleri, mezhepleri, rolleri her ne olursa olsun “jön Türk”tüler, hayatımızda hep başroldeydiler. Bazıları siyah-beyazdı ama, daima rengarenktiler. Aşklarımızla, dramlarımızla, komedilerimizle “insan” olduğumuzu hissettirdiler.

*

Hiçbiri kraliyet akademisinden yetişmedi, hepsi Anadolu çocuğuydu. Farklı farklı partilere oy verdiler elbette ama, asla biat etmediler. İstisnasız hepsi devrimciydi, gericilere inat, rol model oldular. Bu ülkede kadınla erkeğin birarada, yanyana, elele, özgürce yaşadığını gösterdiler. Her son’da umutlandırdılar, kötüler mutlaka kaybeder, iyiler illa ki kazanır, sen yeter ki cesur ol dediler.

*

Siyasetle hiç alakası olmayan filmlerinde bile, aslında, Atatürk cumhuriyetinin temel felsefesini yansıttılar.

*

Ve çoook eskiden de vardı.
Jön Türkler...
Namık Kemal gibi.
Tevfik Fikret gibi.
Ziya Gökalp gibi.

*

Yurtseverdiler.
İlericiydiler.
Laiktiler.
Özgürlükçüydüler.
Demokrasiyi savundular.
Eşitlik istediler.

*

Çünkü, Arapçılık filizlenmişti, yabancılar memlekette at koşturuyor, topraklarımız yağmalanıyor, devleti yöneten saltanatçılar sadece koltuğunu, cebini düşünüyordu, cahil-cühela ulema sınıfı sarığıyla cübbesiyle nüfuz sahibi olmuştu, bağnazlık normalleşmiş, yobazlık tırmanmıştı, gazeteler saray yalakasıydı, vergi üstüne vergi biniyor, akıldan bilimden gitgide uzaklaşılıyor, sosyal baskı artıyor, gıkını çıkaran tutuklanıyor, tırsak ahali susuyordu. İşte bu olan bitene itiraz ettiler ve “jön” karakterini üstlendiler. Rol model oldular. Senaryoyu değiştirip, kulluktan bireyliğe geçmemiz için yol açtılar.

*

E bakıyoruz bugün...
Film şeridi başa sarmış!

*

Arapçılık kökleşiyor, yabancılar cirit atıyor, koltuğa zamkla yapışmak, küpü doldurmak fazilet kabul ediliyor, cahil-cühelaya ulema deniyor, kimi takkeli emperyalizmin maşası haline gelmiş, kimi takunyalı Amerikan mandacısı olmuş, kimisi başörtüsü ayağıyla İngiliz muhiplerini hortlatıyor, gazeteler desen, saray soytarısı.

*

Hayatımıza beyaz perdeden “jön” Türk olarak girip, halk kahramanı olarak uğurlanan Tarık Akan’ı belki örnek alırlar ümidiyle, bir kez daha merak ediyor insan...

*

Elalem tarafından kaleme alınmış Hollywood senaryolarında ömrünüzün sonuna kadar hep böyle “figüran” olarak mı yaşayacaksınız?